6 Şubat depremleri ve bölge tarımına etkileri

Tektonik özellikleri bakımından hareketli levhalardan etkilenen bir coğrafyada konumlanan Türkiye’nin önemli bir deprem ülkesi olduğu bilinmektedir. Son yüz yıl içinde Türkiye’de 7 Mw ve üzeri büyüklükte 20 deprem olmuştur. 6 Şubat 2023 te Doğu Anadolu Fay sistemi üzerinde de ilki saat 04:17 Pazarcık merkezli ve 7.7 Mw büyüklüğünde, yaklaşık 9 saat sonra Elbistan merkezli 7.6 Mw büyüklüğünde iki büyük deprem gerçekleşmiştir. Bu depremler, büyüklük bakımından 1939 daki 7.9 büyüklüğündeki Erzincan depreminden sonra gelirken, can kaybı ve hasar bakımından ülkemizin bilinen en büyük depremi olma özelliği kazanmıştır. Depremlerde resmi verilere göre en az 51 bin insan yaşamını yitirmiştir. 6 Şubat depremlerinin bir diğer önemli özelliği de can kayıpları ve hasar bakımından etkilerinin ülkemizle sınırlı kalmaması komşu ülke Suriye’yi de önemli ölçüde etkilemesidir. Suriye’nin can kayıplarının da en az 6 bin dolayında olduğu bildirilmiştir. Kayıpların açıklanan bu resmi sayıların oldukça üzerinde olduğunu söylemek pek yanlış olmayacaktır. Depremler, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa olmak üzere 11 ilde yüksek düzeyde can ve mal kaybına yol açmıştır. Bu iller arasında, depremden en çok zarar gören iller Adıyaman, Hatay, Malatya ve Kahramanmaraş illeri olmuştur. Gaziantep (özellikle Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde), Kilis ve Osmaniye illeri ikinci derecede hasar gören illerimiz olmuş, Adana ve Elazığ illeri göreli olarak daha az hasar görmüştür. Pek çok çalışmada bilim insanlarının bölgede yakın zamanda yıkıcı bir depremin beklendiğini önceden bildirmelerine rağmen, bu uyarıların ciddiye alınıp gerekli önlemlerin alınmaması ve acil müdahale ve kurtarma çalışmalarının etkin yürütülmemesi can kayıplarının boyutlarını kabul edilemez, tahammül edilemez bir felaket, derin ve ağır bir toplumsal acı ve yas düzeyine çıkarmıştır. Tek bir canın, canlının kaybına değer biçmenin mümkün olmadığı gerçeğini asla unutmadan, unutturmadan depremin yol açtığı hasarların ekonomik boyutunun saptanmasına yönelik çalışmalar, raporlar yayınlanarak kamuoyu bilgisine sunulmaya başlandı. Bunlardan ikisi, adının belirtilmesine değerdir. İlki Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının (SBB) “2023 Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Raporu” başlıklı raporudur. TEPAV’ın (Türkiye Ekonomik Araştırmalar Vakfı) “2023 Yılında Gerçekleşen Kahramanmaraş Merkezli Depremin Etkileri ve Politika Önerileri” başlıklı çalışması diğer kayda değer rapordur. Bunların dışında FAO Türkiye’nin bu iki rapor kadar kapsamlı olmayan, ancak bir ilk değerlendirme ve sektörün hasarlarını giderip, kırsal alanı güçlendirmeye yönelik politika önerilerini içeren değerli çalışmalarını anmamak haksızlık olur. SBB raporunda, depremlerin yol açtığı hasarların ekonomik maliyeti 103,6 milyar USD olarak tahmin edilmiştir. Bunun %55’i konut hasarı (yaklaşık 57 milyar USD) olarak belirtilmiştir. Konut hariç özel sektör hasarı 11,8 milyar dolar olarak tahmin edilmiştir. Toplam hasar içinde konut hasarları yanında acil yardım niteliğindeki kamu harcamaları, enkaz kaldırma, sigorta ödemeleri, esnaf gelir kaybı, taşıtlar, GSMH kaybı da dahil edilmiştir. TEPAV’ın raporu, makroekonomik öngörüleri bakımından ilginç bulunabilir. Depremlerin 2023 yılı için öngörülen ekonomik büyüme oranının % 1.2 puan daha düşük olmasına yol açacağını tahmin etmiştir. Bölgenin yeniden kalkınması için önümüzdeki 5 yılda ihtiyaç duyulacak harcama tutarını 150 milyar dolar olarak tahmin etmiştir. Depremlerin Tarım Sektörüne Etkileri Coğrafi olarak oldukça geniş bir alan üzerinde etkili olan 6 Şubat depremleri, şüphesiz en büyük yıkımı, çarpık ve plansız kentsel alanlarda, çoğunlukla tarım alanları üzerine, niteliksiz, standart dışı, denetimsiz yapılan konutların yıkılması ile yaratmıştır. Kırsal alanların nüfus ve konut yoğunluğunun düşük olması, kent merkezlerinden uzakta olması itibariyle iletişim ve ulaşım olanaklarının daha zayıf olması bakımından gerek yardım gerekse hasar tespit ve hasarın tazmini çalışmalarından yoksun kalmış, hafife alınmış, gereken önem verilmemiştir. Buna rağmen kırsal kesimde yaşayan insanların ve burada yürütülen temel ekonomik faaliyet olan tarım sektörünün özellikleri itibariyle yıkımın sektör üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilmesi, kırsal kesimin ve tarım sektörünün yeniden güçlendirilmesi ve desteklenmesi yalnızca bölge için değil ülke için de hayati önem taşımaktadır. Bilindiği gibi kırsal kesimde yaşayan insanlar daha derin yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği, işsizlik, sosyal güvencesizlik gibi temel sosyal ve ekonomik yoksunluklarla yüz yüzedir. Bu bakımdan toplumun dezavantajlı kesimlerinden biridir. Deprem bölgedeki yoğun tarımsal faaliyetlere hazırlıkların yapıldığı bir dönemde yakalamış, tohum gübre ilaç gibi girdilerin yanında alet-makine, çiftlik hayvanları, çok yıllık bitki varlıkları gibi işletme demirbaşları kaybına yol açarak tarımsal faaliyetleri ya yapılamaz ya da gecikmeli ve güçsüz bir şekilde yapılmasına yol açmıştır. Bu durum bölgedeki tarım üreticilerinin gelirini olumsuz etkileyerek dezavantajlı durumlarını daha da ağırlaştırıp yoksulluklarını derinleştirdiği gibi, tarımsal arzın düşmesi, gıda tedarik zincirinin zayıflaması üzerinden Ülke gıda güvencesini zayıflatarak, gıda enflasyonunu da tetikleyerek ülkenin geri kalanı üzerinde de olumsuz etkilere yol açmıştır. Bölge tarım açısından ülke içinde önemli bir yer ve potansiyele sahiptir. Bazı önemli tarımsal ve ekonomik göstergelere göre bölgenin önemi Çizelge 1 de verilmiştir. Çizelge 1. Bazı Göstergelerle Deprem Bölgesinin (11 il) Ülke içindeki yeri ve önemi Göstergeler Payı (%) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSH) 9,1 Nüfus 16,4 Tarımsal Üretim Değeri 15,1 Bitkisel Üretim Değeri 20,9 Tarımsal ihracat 22,0 Büyükbaş hayvan varlığı 12,0 Küçükbaş hayvan varlığı 18,0 Su ürünleri üretimi 12,0 Kaynak: TÜİK Deprem bölgesini kapsayan 11 il, 2021 verilerine göre ülke Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının %9.1’ini (kişi başına düşen GSYH bölgede 5924 USD’dir ki ülke ortalamasının oldukça altındadır), Ülke tarımsal üretim değerinin %15,1’ini, bitkisel üretim değerinin %20.9’unu, tarımsal ihracatın da %22’sini karşılamaktadır. Deprem Bölgesi nüfus ve işgücü bakımından, 2023 Ocak ayı itibariyle yaklaşık 85,3 milyon olan ülke nüfusunun %16,4’üne karşılık gelen 14 milyon nüfusu barındırmaktadır. TÜİK verilerine göre Bölge nüfusunun yaklaşık 460 bini kırsal mahalle ve beldelerde yaşamaktadır (yalnız bunlara bölgenin 7 büyükşehir sınırları içinde yer alan kırsal mahalle ve beldelerin nüfusu dahil değildir). Deprem bölgesinde sosyo-ekonomik anlamda kırsal nüfusun en az 1,5-2 milyon dolayında olduğu tahmin edilebilir. Bu tarımsal üretim açısından önemli bir üretim kaynağıdır. Yine buna ek olarak sığınmacı nüfusun bu illerde yoğunlaşması, geçici mevsimlik tarım işçileri kaynağı olması tarımsal işgücü bakımından bölgenin önemini artırmaktadır. Tarımsal üretimin diğer önemli bir kaynağı olan tarım arazisi bakımından da bölge önemli bir potansiyel taşımaktadır. Bölgenin tarımsal arazi miktarı yaklaşık 4 milyon hektar dolayındadır (Ülke tarım topraklarının yaklaşık %17’si). Bir diğer önemli doğal kaynak olan su bakımından da bölge zengindir. Ülkemizin yıllık yağış havzası alanlarının %30’u, yıllık akış miktarının yaklaşık %40’ı bölgededir. Kamu eliyle sulama ya açılan alanların da %27’si deprem bölgesi sınırları içindedir. Bölgenin Çukurova, Harran, Amik, İslahiye, Maraş ovaları gibi ülkenin verimli ve önemli ovalarına sahip olduğundan da söz etmeden geçilmemelidir. Çizelge 2. Bazı bitkisel ürünlerde Deprem Bölgesinin (11 il) ülke üretimi içindeki payı Ürünler Payı (%) Antep fıstığı 82.7 Pamuk 72,7 Turunçgil 57,5 Buğday 19,0 Mısır 33,0 Zeytin 16,0 Kaynak: TÜİK Bazı önemli tarımsal ürünlerin üretiminde bölge önemli paya sahiptir. Çizelge 2 de bölgenin payları verilmiştir. Antep fıstığı ve kuru kayısı üretiminde bölgenin payı %80’nin üzerindedir. Pamuk, yerfıstığı ve turunçgillerde ülke üretiminin yarıdan fazlası bölgede üretilmektedir. Yine buğday mısır da önemli üretimler gerçekleştirilmektedir. SBB raporunda depremlerin tarım sektöründe yol açtığı zarar ve hasarın mali boyutu yaklaşık 24, 2 milyar TL olarak verilmiştir bu değer 18,5 TL/USD kuruyla yaklaşık 1.3 milyar dolar yapmaktadır. Bu değerin içinde hayvan telefleri, arı kovanı, depolar, TİGEM zararları, baraj ve göletlerde oluşan zararları kapsamaktadır. Zarar gören ağıl ve ahır değeri bölgede zarar gören ticarethanelerle, traktör gibi tarımsal makineler taşıt kaybı ile birlikte verilmiştir. Dolayısıyla zararın tarım sektörüne gerçek anlamda ayrıştırılması yapılmamıştır. Bu raporlar ve çalışmaların yorumlanmasıyla depremlerin tarım sektöründe neden olduğu zararın en az 5-6 milyar dolar olduğunu söylemek abartı olmaz. Bölgede 13284 hayvan barınağı (ahır, ağıl) yıkılmıştır. Telef olan hayvan sayısı (büyük küçük baş hayvanlar, kanatlı hayvan) toplam 815 bin baş olarak bildirilmektedir. Yine telef olan arı kovanı sayısı en az 5750 adettir. Hayvancılık sektöründe barınak ve hayvan kaybı yanında aşı ve sağlık hizmetleri aksamış, verim önemli ölçüde düşmüş, kopan tedarik zinciri nedeniyle ürünler değerlendirilememiştir. Bölgede bitkisel üretim alt sektöründe depremler nedeniyle, depo, paketleme tesisleri sulama altyapısı, alet makine kaybı gibi işletme demirbaşlarında önemli kayıplar yaşanmış, yazlık ekim için üreticilerin ve bayilerin elinde bulunan gübre, tohum, ilaç gibi girdi stokları tahrip olmuştur. Yalnızca alet makine parkındaki zararın boyutu tahmin edilmeye çalışılırsa, bölgedeki traktörlerin %10’unun zarar gördüğü varsayımıyla ulaşılacak sayı en az 24 bindir. Sonuç olarak, depremler tarım sektörüne önemli zararlar vermiştir. Burada sözü edilen toplam zararın oldukça mütevazı kaldığı görüşündeyiz. Uzun dönemde ortaya çıkacak ve dolaylı zararlarla birlikte toplam zararın katlanacağı rahatlıkla söylenebilir. Bölgeden önemli ölçüde bölge dışına göç yaşandığı bilinmektedir. Yabancı ve/veya sığınmacı işgücü bölgedeki tarımsal üretimde işgücü ihtiyacını karşılamada büyük bir paya sahiptir. Can kaybı ve göç yabancı ve/veya sığınmacı insanları da büyük oranda etkilemiştir. Ortaya çıkacak işgücü açığının ikame edilmesi kolay görülmemektedir. Tüm bu etkenler nedeniyle arz açığının yaşanacağı söylenebilir. Tarımsal arz açığının da; Kırsal kesimi sosyal ve ekonomik olarak destekleyen, tarımsal girdilerden başlayıp tarım ürünleri ile devam eden ve tarımsal sanayiye ulaşan arz ve değer zincirini hızla onaran ve geliştiren, tarımsal altyapıyı onarıp geliştiren, sürdürülebilir kırsal kalkınmayı önceliğe alan, zengin mali ve parasal araçlarla donatılmış, bütüncül ve yapısal bir politikanın kararlı bir şekilde izlenmesi, acil bir ihtiyaç ve görev olarak kendisini hissettirmektedir. Prof. Dr. Haydar Şengül/ EkinBulten
Benzer Videolar