Editörün Notu
Olaynet.net yayın editörü Oktay Erol'un hasadı başlanan buğday taban fiyatına ilişkin yazısını okumanızı istedim. Erol'un yazısı biraz Çukurova, biraz emek, biraz buğday kokusuyla dolu. Yazının başlığı "
Amaç üreticiyi bitirmek, tüccara sevindirmek mi", ilginize...
***
Kış ayları bitip, yerini yaz aylarının sıcağına bırakmasıyla birlikte hareketlilik başlar Çukurova’da. Portakal ağaçları çoktan budak kesimini geçmiş, çiçeği meyveye dönmüştür! Kurak giden kış ayları “hep” sorun olur; ancak nisan, mayıs aylarından da hep kuşkuyla söz edilir! Ne yapacağı bilinmez bu ayların; kış mıdır, ilkyaz mı? Hava koşulları iyi de gidebilir, yağışlar ölçütlü de yağabilir, dolu/ don gibi üreticiyi kaygılandıran doğa olaylarıyla da karşılaşılabilir!
O nedenle Adana ile yöresinin toprak işleyeni hem biten nisan, hem de Emek ve Dayanışma Günü dün kutlanan mayıs ayı geldiğinde dellenir çoğu zaman! Narenciye ağaçlarının su istemesi bir yandan, beklenmedik gelen hava koşullarından, birçok tarımsal gereksinime/ ilaca/ gübreye yetişebilmek için harcadığı çaba bir yandan… Bir yandan da üç/ dört ay önce ektiği buğday biderinin toprakta boy sürmesi, başakların içini doldurması için, hasatta yüzünün gülebilmesi için beklenen zaman…
***
Birkaç gün önce Adana’da “ilk buğday hasadı yapıldı” haberini duyduk! “Buğday”, özellikle insanın yaşamını sürdürebilmesinde gerek duyulan “en önemli” besin kaynağı. Ekmeği buğdaydan yaparsınız! Pastayı, böreği, çöreği yine buğdaydan… Pilavı da, çorbayı da… Canlılardan bir çoğu buğdaygillerden olan ürünlerle doyar! Kimi arpa, kimi sap/ saman ister! Hangi gelişmiş teknolojiyi gösterirseniz/ gösterin, hangi bilimsel çalışmanın “eksikliğini” içinize sindiremezseniz/ sindiremeyin; hiçbiriyle değil, ancak buğdaygillerden biri olmadıkça canlı doymaz, canlı yaşamını sürdüremez!
Siz hiç mermi yiyerek, ya da cep telefonu kullanarak, ya da arabaya binerek, ya da marka elbiseler giyerek doyanı gördünüz mü? “O”, içinizden geçen “bir anlık” doyumdur! Mide kazıntısını ortadan kaldırmayacaktır! Bilim insanları onikibin yıl yaşında olduğunu ileri sürer; onikibin yıldır insanın uğruna kavgalar verdiği, barışla sonuçlanan savaşlar yaşadığı buğdayın hasadı başladı!
***
Bu aylar “hep” bir gariplikler yaşanır! Üreticinin binbir çabayla ürettiği buğday fiyatı, hasat öncesi belirlenmez de; üretici, zorda kalıp elindeki ürünü düşük fiyattan tüccara satmasının ardından açıklanır! Hiç “emek” harcamadan, parasal gücü olan tüccarın eline geçen ürün için “taban fiyatı” açıklandığında, “gücü” olmayan üreticinin elinde ürün çoğu zaman kalmaz! Kazanan üretici değil de, tüccar olur! Üretici buğdayın yerine ekilecek ürünü bir yandan düşünürken, bir yandan da aynı sonuçla karışılacağını bilir!
Taban fiyatı, Toprak Mahsulleri Ofisi yıl içerisindeki girdi artışları göz önünde bulundurularak açıklanır sözde… Geçtiğimiz yıl açıklanan fiyat sekiz lira 25 kuruştu, bir lira da bakanlık desteği vardı; dokuz lira 25 kuruş… Çeşitli kurumların, ya da tarım işiyle uğraşanların verdiği bilgiye göre, bir yıl içerisinde buğdayın ortalama girdi ürünlerinde yüzde 65 artış olmuş! Üretici, geçtiğimiz yılın olanakları için dokuz lira 25 kuruş üzerine yüzde 65 zam bekliyor! Bu da desteklemeyle birlikte onbeş lira demek!
Zor mu; değil! Üstelik üreticinin ürünü en ivedi biçimde açıklanmalı ki, bu işten tüccar yararlanmasın, üretici kaygı bürünmesin! Adana’nın milletvekilleri geldi aklıma… Ardından dernekler, odalar, tarımsal kurumlar… Hani ne yapıyorsunuz, özellikle “iktidara” yakın olan vekiller tanıdığınız/ bildiğiniz hiç üretici yok mu? Bir olun, birlik olun, bir an önce “buğday yaban fiyatını” açıklayın! Tüccarı sevindirmeyin! 300424