Ramazan Baykuş

Ramazan Baykuş

16 Ekim 2024 Çarşamba

Yüzyılımızın mesleği; Ziraat Mühendisliği

Yüzyılımızın mesleği; Ziraat Mühendisliği
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ramazan BAYKUŞ

Bu değişimle, ekonomik bir sektör olan tarım en çok zarara uğrayan kesim haline gelmiştir. Her canlı yaşamak için besin tüketir. Besin tüketimi ise ancak üretmekle mümkündür. Dolayısıyla yaşamak için besin üretmek zorunludur. Bu niteliğiyle de tarım ve gıda günümüzde stratejik bir önem kazanarak yeniden ön plana geçmiştir. Gelişmeler tarımsal politikaların yeniden şekillenmelerine ve yeni iş alanlarının açılmasına neden olmuştur.

İklim değişikliklerinin ve olağanüstü doğa olaylarının önüne geçmek ebetteki mümkün görünmemektedir. Ancak oluşacak zararı en aza indirebilmek için tarımsal yatırımlar öncelik kazanmış, tarım teknolojileri hızlı bir gelişme göstererek köklü bir değişim olgusu yaratılmıştır.

Tarımsal bilgi ve tarımsal teknolojiyi üreten, tarım ürünleri dışında bu bilgi ve teknolojiyi de satan ülkeler ile ekonomik yönden gelişmiş ülkeler, tarımsal ihtiyaçlarını kendi kaynaklarından karşılamayı hedef almıştır.

Bu hedefe ulaşmak için tarımsal öğretim ve ziraat mühendisliği son yüzyılda uluslararası önem ve öncelik kazanmıştır.

Ülkeler Ziraat mühendisliğini ulusal bazdaki programlarla geliştirmek yerine, eğitimlerini uluslararası evrensel boyutta ele alarak belli bir standart düzeyin üzerine çıkartmayı amaçlamıştır.

Örneğin, Avrupa Birliği ülkeleri ile de tarımsal eğitimle ilgili işbirliğine girerek zirai öğrenim özellikle de ziraat mühendisliği eğitiminin düzenlenmesi konusunda çeşitli model ve sistemler geliştirerek birlikte hareket etmeyi tercih etmişlerdir.

Ülkemizde de zirai öğrenim ve eğitimin nasıl düzenlenmesi gerektiği konusunda bir arayış içine girilmiştir. Bu konu şimdiye kadar pek çok bilimsel toplantılarda ele alınmış ve çeşitli görüş ve alternatifler geliştirilmiş, ardı ardına birçok değişikliklere gidilmiştir. Örneğin önceleri tarım alanlarının tümünü kapsayacak şekilde yüzeysel bilgilerle uygulanan öğrenim sisteminden vazgeçilerek derinlemesine bilgiler edindirmek için bölümlere ayrılan sisteme geçilmiştir.

Ziraat mühendisi, iklim, toprak ve insan ilişkisi, bitkisel ve hayvansal üretimle ilgili geniş bir uygulama alanında faaliyet gösterirken diğer mühendislik branşları arasında çok ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuştur.

Elde ettiği üstün vasıflı tohumları kullanıma sokarak olumlu üretim faktörlerini daha etkin uygulayarak hem verim artışı yaratmış hem de kaliteyi yükseltmiştir.

Tarımsal ürünlerin iç ve dış piyasa isteklerine uygun olarak işlenmesi, ambalajlanması, stoklanması ve yüksek katma değer yaratılması gibi aşamalarda ziraat mühendisleri büyük sorumluluklar üstlenmiş ve kalıcı başarılar sağlamıştır.

Örneğin iklimsel değişiklerle oluşan olağanüstü doğa olaylarının tarıma verdiği zararları en aza indirmeye çalışan toprak-su teşkilatının 23 yıllık çalışma süresince; toprak ve su muhafaza çalışmaları, ülke erozyon haritalarının çıkartılması, çorak toprakların ıslahı, teraslama, şeritsel ekimler, göletler, toprak ve gübre analizi laboratuarlarının çalışmaları, kumullarla çölleşen alanların kontrol altına alınarak tarıma açılması gibi pek çok tarımsal faaliyetler ziraat mühendislerinin katkılarıyla başarıya ulaşmıştır.

Ziraat mühendisliği geçmişte en saygın ve itibarlı bir meslek grubuydu. O dönemlerin nitelikli özelliklerine sahip, uygulamanın içinden gelen ziraat mühendislerine tarımının geleceği açısından bugün daha çok ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu doğrultuda var olan fakülte olanaklarını geliştirerek eğitim alt yapısını güçlendirmek ve bilimsel teknolojiden yararlanarak eğitim düzeyini yükseltmek için radikal değişikliklere yönelmek yerine; geleceğe yönelik ulusal politikalar olmadığı için, her iktidar değişiminde hükümetler plan ve programları göz ardı ederek, ihtiyaç olup olmadığına bakmaksızın kendi siyasi çıkarları doğrultusunda ardı ardına yeni fakülteler açmak kolaylığını sürdürmüşlerdir.

Fakültelerin eğitim, öğretim ile araştırma ve yayın faaliyetleri olmak üzere üç ana görevi dışında en önemli fonksiyonu da nitelikli mezunlar yetiştirerek verdiği diplomayla mezunlarını tarımsal üretim alanlarında iş sahibi yapmaktır.

Ne yazık ki ziraat fakültesi öğrencileri daha çok yeni açılan fakültelerde akademik ve idari kadro eksikliği yanı sıra, fiziki alt yapı yetersizliği, uygulamalı ve görsel eğitime yeterince önem verilmemesi gibi eğitim sistemindeki aksaklıklar nedeniyle, sadece ezber teorik bilgilerle mezun olmakta ve işsizler ordusuna katılmaktadır.

Eğitim ve öğretim kalitesindeki bu tür düşüşlerle değer ve itibar kaybına uğrayan mezunlar giderek mühendislik formasyonundan uzaklaşmaktadır. Bu durumu düzeltmek için var olan fakülte olanaklarını geliştirerek eğitim alt yapısını güçlendirmek ve bilimsel teknolojiden yararlanarak eğitim düzeyini yükseltmek suretiyle mühendislik formasyonunu kazandıracak değişikliklere yönelmek zorunlu hale gelmiştir.

Uygulanan klasik ve yüzeysel eğitim sisteminin ürünü olan diplomalı ziraat mühendislerinin büyük çoğunluğu ne var ki iş bulamamaktadır. Bu sistemle yetişenlerin öncelikle kamu sektöründe iş aramaları doğaldır. Ancak devletin tüm mezunlara iş vermesi, iş bulması, iş güvencesi sağlaması ebetteki beklenemez. Devlet iş kapısı olmamalıdır.

Anayasaya göre devlet imkanları ölçüsünde iş veren olmak durumundadır. Tarımsal eğitim almış diplomalı bir gencin iş sahibi olup yuva kuracağı ve yaşam tarzını güvence altına alacağı bir dönemde işsiz kalması psikolojik çöküntüye ve fiziksel sağlık sorunlarının yoğunlaşmasına yol açmaktadır. İşsiz insan kendini işe yaramayan, değersiz, güvencesini yitirmiş, kendi kaderine terk edilmiş hisseder.

İş arama süreci uzadıkça gizliden gizliye duygusal dengesi bozulmaya heyecanlanmaya, öfkelenmeye ve çevresine karşı kırıcı olmaya başlar. Günümüzde en büyük yatırım insana yapılan yatırımdır. Tarımsal üretimde en büyük sermaye ve girdi kaynağı olan ziraat mühendisi ne yazık ki israf ve heba edilmektedir.

Ziraat mühendisinin ülke tarımının geliştirilmesinde ve geleceğinde çok farklı bir yeri vardır. Tarımla işsiz ziraat mühendislerinin buluşturulmasında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bir bakıma ziraat mühendisi var ama iş yok, iş var ama ziraat mühendisi yok durumu ortaya çıkmaktadır.

Oysa ülkemizin mevcut tarımsal iş alanları, gelişen teknoloji ve değişen yaşam tarzları ile ortaya çıkan yeni iş alanları işsiz ziraat mühendislerini istihdam edecek kapasiteye sahiptir. İklim değişiklikleri günlük hayatımızın hemen her anında hissedilir hale geldi.

Bizler doğa şartlarında korunarak yaşarken bitkiler ve hayvanlar iklimsel değişikliklerle tarım politikalarının yeniden şekillenmesine ve yeni ürünlerle yeni iş alanlarının açılmasına yol açmaktadır.

Buna ek olarak Dünyada tarım teknolojisinin hızlı bir gelişme trendine girmiş olması tarımda köklü bir teknolojik değişim olgusunu hayata geçirerek bu yeni iş alanlarını daha da artırmaktadır.

Tarımsal üretim yöntemleri kadar ürün desenleri de önemlidir. Yeni koşullarda yetiştirilecek ürünlerin neler olacağının araştırılarak tespit edilmesi, ve buna yönelik yeni modellerin geliştirilmesi yeni iş alanları sağlanmasına yol açmaktadır. Örneğin iklimsel değişikliklerle bitki yelpazesinde çeşitli farklılıklar oluştuğundan alternatif yeni çeşit ürün arayışları giderek önem kazanmaktadır.

Yeni iş alanlarının artması ile birlikte tarımla ilgili şirket, özel kuruluş, araştırma kurumu, ve araştırmacıların sayısı da artmaktadır. Uzmanlaşmış şirket ve kuruluşlar her şeyden biraz anlar bir ziraat mühendisi değil, konusunda uzmanlaşmış, yenilikçi, donanımlı, ziraat mühendisleri talep etmektedir. İnsan kaynaklarının artık uzmanlık haline geldiği günümüzde en çok ihtiyaç duyulan iş dallarından biri de uzmanlaşmış ziraat mühendisleridir.

Devamını Oku

Çiftçiye para veren değil, para kazandıran bir sistem olmalı

Çiftçiye para veren değil, para kazandıran bir sistem olmalı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ramazan BAYKUŞ

Çiftçi profili değişmeli.

Tarımsal üretimi gerçekleştiren üretici, çiftçi profilinde 1980 yılından bu yana çok önemli değişiklikler oldu. Aklınızdaki üreten çiftçi profili artık yok. Her şeyden önce, çiftçilik mesleğini severek sürdürenlerin sayısı azaldı. Fırsatını bulan kente göç ediyor. Oğlunu, kızını devlet dairesine veya özel sektörde bir işe yerleştiren çiftçi, oğlum veya kızım hayatını kurtardı diyor. Yani çiftçilik kurtulmak gereken bir iş olarak görülüyor.

Her şeye rağmen üretim yapmak isteyen çiftçi yüksek girdi maliyetleri nedeniyle üretim yapmakta zorlanıyor. Çiftçi, ürettiği ürünün maliyeti ile fiyatı karşılaştırdığında çoğu zaman para kazanamadığı için zarar ediyor ve zarar ettiği için mutsuz. İlk fırsatta tarımdan çıkmaya, üretimden kaçmaya çalışıyor.

Geleneksel çiftçilik büyük ölçüde tasfiye oldu. Bugün birçok köyde gençler bir yana, orta yaş grubundan bile kimse kalmadı. Kırsalda kalanlar ya emeklilik sonrası köye dönenler veya çaresizlikten köyde kalan yaşlı nüfus. Emekli ve yaşlı nüfus verimli üretim yapamıyor.

Bir bölümünün iyi kötü bir emeklilik geliri var. Geliri olmayanlara devlet sosyal yardım veriyor. Dolayısıyla üretim yapmaları değil, üretmemeleri teşvik ediliyor. Bu kesim üretimden koparken bir yandan da tüketici konumunda.

Artık köylerde bile pazar kuruluyor. Köyde yaşayanlar, şehirden köye dönenler gidip pazardan alış veriş yapıyor. Yani üretim yapmasını beklediğimiz kırsaldaki insanlar da biz kentliler gibi pazardan meyve-sebze alıyor. Bu, kırsaldaki nüfusun önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Köyde yaşlanan veya emeklilik sonrası yaşamını sürdürenler aynı zamanda oradaki toprağın sahibi. Yani, verimli topraklar üretim yapamaz durumdaki köylülerin elinde. Genellikle tutucu olan bu kesim toprağını boş bırakıyor. Üretim yapmasa da kiralama veya satma yoluna gitmiyor.

Neler yapılmalı?

Kırsaldaki değişimi çok kısa vadede düzeltmek mümkün olmayabilir. Ancak, yeni dönemde üretim odaklı yeni politikalarla gıda fiyatlarındaki artış önlenebilir. Bunun için öncelikle yüksek girdi maliyetlerini düşürecek, çiftçinin para kazanabileceği üretim politikasının benimsenmesi ve bunun kamuoyuna açıklanması gerekir.

İthalat bağımlılığını azaltacak ve zamanla sonlandıracak önlemlerin alınması şart. Destekleme politikasının üretim planlamasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenerek uygulanması sağlanmalı.

Yerel yönetimlerin tarımla bağı kurularak üretimden tüketime kadar olan zincirde hem üreticiyi destekleyen hem de tüketiciyi koruyan modeller benimsenmeli.

Kısacası tohumdan başlanarak son tüketiciye kadar olan tarım ve gıda zincirinin her halkasında sorunların tespiti, çözüm önerileri ve bunun için zorunlu olan yapısal reformların yapılması gerekiyor.

Özetle, kırsalda yaşanan değişim gıda fiyatlarının artışındaki en önemli neden. İşin kaynağına inmeden, sorunları doğru tespit etmeden çözüm bulmak mümkün değil. İthalatla fiyatların düşmeyeceği gerçeği görülmezse her ay gıda fiyatlarındaki artışı tartışmaya devam ederiz.

Girdi maliyetleri, plansızlık ve ithalat

Geleneksel üretim yapan küçük aile işletmelerinin de, geniş alanlarda üretim yapan girişimcilerin de ortak sorunları var. Yüksek girdi maliyetleri, tarımsal üretimde plansızlık, tarım politikalarındaki tutarsızlık ve ithalat baskısı en başta gelen sorunlar.

Tarımsal üretim yapan herkes için girdi maliyetleri çok yüksek. Bitkisel üretimde temel girdilerden mazot, gübre, tohum, zirai ilaçta Türkiye dışa bağımlı. Bunlar büyük oranda ithalatla karşılanıyor. Dövizdeki artışa bağlı olarak fiyatı sürekli artıyor. Ayrıca bu girdiler üzerindeki yüksek vergiler nedeniyle çiftçi, dünyanın en pahallı girdi fiyatları ile üretim yapmak zorunda kalıyor.

Birçok olumsuzluğa rağmen üretimi sürdürenlerin ise, girdi maliyetlerinin yanı sıra, işçilik, pazarlama ve fiyat başta olmak üzere pek çok sorunla karşı karşıya kalıyor.

Uygulanan tarım politikaları ve dış ticaret politikaları üretimi desteklemekten çok ithalatı destekleyici olması üretenlerin aleyhine bir yapının oluşmasına neden oluyor.

Bu sebepten dolayı Çiftçiye Para veren değil? Para kazandıran bir sistem olunmalı.

Devamını Oku

Bilimin tarıma katkısı

Bilimin tarıma katkısı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ramazan BAYKUŞ

Tarım topraklarımıza baktığımız zaman dört çeşit arazimiz söz konusudur. Sıkıntımız 1. sınıf arazilerin oranı sadece ve sadece yüzde 6’dır; 2., 3. ve 4. sınıf arazilerimiz ise ağır bünyelidir, kirlidir, kireç ve PH oranları yüksektir, organik madde yapısı son derece azdır. Tarım, toprakla tohumun buluşturularak bitkisel ürün elde etme sanatıdır. Nüfusumuzu besleyebilmek için çevre ve gıdayı kirletmeden, sürdürülebilir verimlilik çerçevesinde üretim yapabilmektir. Bunun için de ilk önce arazinin ve toprağın yapısını iyi bilmemiz lazım. Ekilecek olan ürünün, fidenin tohumunu iyi belirlemek lazım. Toprak analizi yapılmadan, kullanılacak olan gübreyi kesinlikle belirlememek lazım. Suyu kullanmasını bilmemiz lazım.

Geleneksel tarımda toprağın homojen bir yapı olduğu düşünülürdü. Verim yönünden farklı potansiyellere sahip olduğu, verim potansiyeli yüksek bölgeler olduğu görüldü. Bunun üzerine tarımda özellikle bilişim sektöründeki gelişmeler, küresel konumlama sisteminin ortaya çıkması yani arazi üzerindeki konumunuzu belirleyebilme kabiliyetinin gelmesi, bütün bunlar girdilerin daha etkin kullanılması kabiliyetini ortaya çıkarttı. İlaç, tohum, sulama vs. ona göre verilecek. Hatta hasat makinesi ile hasat yapılırken örneğin bir protein sensör üzerinden geçen buğdayların proteine göre ayrılması, fiyatın buna göre arttırılması gibi teknolojiler geleneksel tarımın yerini almaya başladı..

Gelecekte su, toprak stratejik bir ürün ve yaşamsal öneme sahip olarak karşımıza çıkacaktır.

Ben şu anki hoyratça toprak katliamını neslimizin ve ülkemizin geleceği adına çok tehlikeli görüyorum.

 

Devamını Oku

Çiftçi kimdir, ne yapar?

Çiftçi kimdir, ne yapar?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ramazan BAYKUŞ

Çiftçi ve çiftçilik neden önemlidir?
hızlıbahis
Farkında olunsun ya da olunmasın, değer verilse de verilmese de tüm dünyada çiftçilik yüksek saygınlığı olan meslekler arasında en ön sıralardadır. Çiftçiler sadece geçmişten devir aldığı geleneksel üretim yöntemleriyle üretimde bulunan kimseler değil, geleneksel kültür ve değerleri de muhafaza eden, yaşatan ve aynı zamanda yenilikleri takip eden, kendilerini yenilemek durumunda olan ve rakipleriyle mücadele eden girişimcilerdir. Bu nedenlerle;

  • Çiftçinin gözleri gökyüzüne, geleceğe baksa da ayakları yere basar, gerçekçidir.
  • Çiftçi hayal kursa da hayalperest değildir.
  • Çiftçi riski sever ama ailesini koruyacak kararlarda sınırları bilir.
  • Çiftçi iyilik severdir, iyi insandır, iyi sosyal psikologdur, misafirperverdir.
  • Çiftçi toprağına bağlıdır, kahramandır ve samimi bir vatanseverdir. Çünkü kaynağı topraktır, toprağa hükmeder, toprağın da kendisine hükmettiğinin farkındadır.
  • Çiftçi çevrecidir, doğru üretim tekniklerini uygular tabiatı korur.
  • Çiftçi geçmişten bugüne gelen özgün değerleri yaşayandır, yaşatandır, gelecek kuşaklara aktarandır.
  • Çiftçi iyi hesap uzmanıdır, ekonomisttir, işletmecidir, girişimcidir.
  • Çiftçi maliyeti bilir, verim ve kaliteyi bilir, çalışmayı ve çalıştırmayı bilir, kendi koşullarında alanında en verimli faaliyeti gerçekleştirir.
  • Çiftçi üretimi planlar, özenle ödemeler ve karar matris ve tablolarını oluşturur.
  • Çiftçi kararlar alır, strateji geliştirir, uygular ve sonucuna katlanır.
  • Çiftçi ustadır, zanaatkardır, sanatkardır.
  • Çiftçi annedir, babadır, çocuktur, büyükanne ve büyükbabadır, aile bütünlüğü yaşatır.
  • Çiftçi insanlığa karşı sorumluluk duyar, topluma sağlıklı ürünler sunarak insanlığa hizmet eder.
  • Çiftçi iyi tüketicidir, israf etmez, yeterince ve yeter miktarda tüketimde bulunur.
  • Çiftçi rasyoneldir, ailesinin yaşamını idame ettirmek, refahını artırmak için rasyonel sosyo-ekonomik kararlar alır.

Masanın sektörü yönetenler tarafı

Yine tüm dünyada tarım sektörü ve kırsal yaşam en önemli çalışma alanlarının başında yer almaktadır. Özellikle gelişmiş ülkeler geçmişten bugüne tarım sektörünü de genel gelişmişlik hedeflerinden ayrı tutmayarak uzun vadeli politikalar ortaya koymuşlardır. Belirledikleri programları hayata geçirerek ileri tarım tekniklerini sektöre hakim kılmak yanında aile çiftçiliğini korumak yönünde desteklemişler, uluslararası ortaklıklar kurmuşlar, anlaşmalar yapmışlar, özel girişimin önünü açarak rekabette avantaj sağlamak üzere çalışmışlardır ve halen yeni arayışlar içerisindedirler.

Birikimler göstermektedir ki;

  • Sektörü yönetenler çiftçi ve toplumun bütünün geleceği için doğru kararlar aldıklarında arzu edilen gelişmeler sağlanmıştır. Bu süreçte karar almak büyük sorumluluk gerektirir, lakin alınan kararları uygulamaya koymak daha büyük bir sorumluluk gerektirir.
  • Kararlar uygulamaya konulur; sonuç olumluysa, herkes mutludur! Lakin hüsranla sonuçlanırsa; karar vericiler ne yapar, çiftçiler ne yapar, tüketiciler ne yapar, ilgili diğer paydaşlar neler yapar? Öncelikle ilk iki sıradaki “karar vericiler ve çiftçiler” başta olmak üzere tüm paydaşlar acı çeker! Özellikle yanlış karar verenler çok daha fazla acı çeker, çekmelidir.
  • Pekala, acı yani yüksek sorumluluk duygusu çözümün anahtarı olabilir mi? Eğer çözüme yardımcı olacak şekilde karar vericileri etkiliyor ve yönlendiriyorsa, doğruyu bulmak yönünde onları koşturuyorsa anahtardır ve bu çaba anlamlıdır. Ve esasen “ne zaman karar vericiler uygulayıcılardan daha fazla acı çekerse”, o zaman hatalar minimuma düşer. O zaman “sıfır hata” hedefi gerçekleşir ve tarım sektörü tüm paydaşlarıyla birlikte gelişir.
  • Bu durumda çiftçi olmak ve çiftçilik yüksek prestijli bir meslek alanı haline gelir ve o zaman kırsal alan “yaşamak için yarışılması gereken itibarlı bir yer” haline gelir ve böylece tarım, kırsal alan, üretici topluluğu hak ettiği değeri bulur ve refah düzeyine erişir.

Sonuç olarak tarım ve çiftçilik; toplumun tamamını doğrudan etkileyen ciddi ve saygın bir iştir. Bu nedenle üreticilerin ve karar vericilerin keyfiyet ortaya koyacağı bir alan değildir. Hele romantik bakışı, ciddiyetsizliği ve sorumsuzluğu kaldırmaz.

Devamını Oku