Buğday hasadı yaklaştı, taban fiyat 15 TL olsun…

 Buğday hasadı yaklaştı, taban fiyat 15 TL olsun…

ABONE OL
Nisan 25, 2024 14:52
 Buğday hasadı yaklaştı, taban fiyat 15 TL olsun…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tarımın Sesi– CHP Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, buğday hasadının yaklaştığını ve buğday taban fiyatının en az tonunun 15 bin TL olması gerektiğini söyledi.

CHP’li Gürer, taban fiyatın dünya piyasalarında düşük seyreden buğday fiyatlarına bakarak 15 bin TL/ton altında belirlenmesinin çiftçiyi zora sürükleyeceğini vurgularken şunları söyledi:

2022 yılında 1 ton buğday için verilen taban fiyat 6 bin 50 liraydı. Yüzde elli seçim döneminde artış yapıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi 2023 yılının taban fiyatını ekmeklik buğday için tonunu 8.250 lira olarak açıkladı. ÇKS kayıtlı olan çiftçiye ton başına da bin lira verildi, ÇKS kaydı olmayan çiftçi 8.250 liradan Toprak Mahsulleri Ofisine buğdayını teslim etti. O süreçte yurt dışından ithal gelen buğday nedeniyle Toprak Mahsulleri Ofisinin depoları dolu olunca alımda sorunlar oluştu. Randevu sistemi düzenli işlemedi, çok sayıda çiftçi Toprak Mahsulleri Ofisine ürün vermekte zorlandı. Yaklaşık 12 milyon tona yakında Toprak Mahsulleri Ofisi alım gerçekleştirdi. Bu seferde ödemelerde sorunlar oluştu. 3 ay sonra yapılan ödemeler oldu. Çiftçi neden Toprak Mahsulleri Ofisine ürününü verdi? Çünkü tüccar piyasayı düşük tuttu. Çiftçi 6 bin 500 lira ila 7 bin lira aralığında küçük çiftçi ürününü tüccara vermek zorunda kaldı. İlacının, mazotunun borcunu ödeyecekti. Bir de tüccarda nakliye ücreti yoktu. Tarlada ürünü aldı. Bu sebeple ürününü tüccara verdi. Tüccar da 10 milyon tona yakın ürün aldı. Toplam 22 milyon ton geçtiğimiz yılda ürün üretildi. Bunun yanında da dahilinde işleme rejimi kapsamında da 10 milyon tona yakında buğday ithal edildi. Bu rakam son yıllarda ithalatın artışını gösteriyor. Sanayiciye bu yolla bir olanak tanınıyor. Un ve makarna olarak bu ürünler işlenip yurt dışına satılıyor. Ama bir kısmı da Türkiye’ye katma değerli ürüne dönüşüp tekrar girişi sağlanıyor. Türkiye’de buğdayın ekim alanının daha çok geliştirilmesi, bu açığın ortadan kalkması sağlanmadı. Şu anda yine yurt dışından DIR kapsamında buğday ithal edildi. Böylece de dövizimiz yurt dışına gidiyor.

Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisi geçen yıl aldığı buğdayı makarnalık 10 bin lira ekmekliği de 9bin 800 liradan ton fiyatı satmaktadır. Borsada ise Gaziantep borsa fiyatlarını çıkardık, ekmeklik 9800’den makarnalı 10.500 liradan son fiyatı sürüyor. Dünyada buğday fiyatları ülkelere göre değişiyor, arz açığı olan ülkeler buğdayı daha yüksek fiyatla temin etmek zorunda kalıyor, üretim fazlası olanlar da değişkenliğe göre üretim sürecini izleyip ona göre belirliyorlar, genelde dünyada gıda ürünlerindeki fiyatlarda bir düşmeden söz edebiliriz. Bu durumda İthal buğdayı da Toprak Mahsulleri Ofisi tonunu 9.700 liradan satıyor, yani Türkiye’deki çiftçiden aldığı fiyattan daha aşağı fiyatlar satıyor. Arpa için geçen yıl 7000 lira ton fiyatı vermiş, 500 lira da destek açıklamıştı. Bu süreçte ithal arpayı da 7.500 liradan satışını gerçekleştiriyor. üretici için ürettiği ürünün girdi maliyetleri esas, bu yıl buğday taban fiyatının bir an önce açıklanmasını istiyor. Geçtiğimiz yıllarda hasat öncesi fiyat açıklamaları gerçekleşiyordu, geçen yıl haziran ayında açıklandı. Böyle olunca da çiftçinin kaygısı artıyor.

Geçtiğimiz yıl 12 milyon tonun üzerinde buğday alan Toprak Mahsulleri Ofisi, bu yıl 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programında hedef olarak üç buçuk milyon ton alım yapacağı görülüyor. Yani bu durumda 3 kat daha geçen yıl altında buğday alımı öngörülüyor, bu durum çiftçiyi kaygılandırıyor. Onun için bir an önce taban fiyatın açıklanması isteniyor. Taban fiyatı belirlerken neler kriter alınmalı? enflasyonun karşısında üreticinin girdi maliyetleri hangi boyuta erdi? Burada da kuru tarım bölgelerinde ve sulu tarım bölgelerinde fiyat değişkenliği var. Kuru tarım yapılan alanda TÜİK ortalamasına göre 270 kilo bir dönümde ürün alınıyor, ama sulu tarımda bu 500 kilonun üstünde gerçekleşiyor. Bir buğday tarlası ile ilgili fiyatlandırma yaparsak ele almamız gereken kriterler şunlar: kuru tarım yapılan alanda tarla kirası 1500 lira dekarı, sulu da ise 3.000 lira dekara. İlk sürüm, ikileme, üçleme, tohum bedeli, ekim masrafı, taban ve üst gübre, işçilik bedeli, geniş ve dar yapraklı ot ilacı, pas ilacı, sigorta, biçerdöver ve traktör gideri, bakım gideri, tarım sigortası, bakım arıza servis ücreti, yemek ücreti ve BAĞ-KUR primi gibi giderler dikkate alındığında. Ayrıca bir de tarladan satış noktasına ürün gittiğinde fiyat değişkenlik gösteriyor. 90 dekar alanda 40 ton buğday üretimi esas alındığında kuru tarım için belirlenmesi gereken fiyatın bu masrafları karşılayan bir fiyat olması isteniyor. Buğdayda istenen taban fiyat şu anda buğdaydan mamul ürünlerin fiyatlarının mukayese edilerek fiyat saptanmalıdır. Şu anda Ziraat odalarıyla yaptığım görüşmede bir dönüm kurak tarım alanında maliyet 12 lira 68 kuruş, sulu tarımda tarla kirasının daha yüksek olması nedeniyle maliyet 13 lira 30 kuruş. Böyle olunca kuru tarımda 400 kilo altında, sulu tarımda 500 kilodan başlayan, bölgeye göre Çukurova’yı kıstas alırsak üretim verimi değişiyor. Bu durumda çiftçilerimizin istediği taban fiyat 15 lira 1 kilo için. Bunun gerekçesi giderlere dayanıyor.

Undan mamül ürünlerde durum ne? fırında bir adet simidi 15 liradan aldım. Mecliste normal simit 11 liradan satılıyor, halk ekmeğin simidi ise 7,5 lira. Esas almamız gereken ise fırında satılan simit. Fırında satılan simitin doğal olarak diğer simitlerden daha fiyatlı olmasının birden çok nedeni var.1 kilo buğdaydan %20 fire hesaplandığında 800 gram un elde ediliyor, 8 tane simit elde ediliyor, 15 lira ile çarptığımızda maliyet rakamı oldukça yüksek çıkıyor. Ama fırıncı ile konuştuğunuz zaman yerine ve bölgesine göre kira fiyatı, maya, üzerindeki susam, tuz, işçilik, nakliye giderleri ile bu fiyattan bu ürünü sattığı zaman para kazanamadığını ifade ediyor. Onun için fırında simit üretenin de kendine göre bir haklılık payı var. Yine ekmek, 1 kilo buğdaydan 800 gram un elde ediliyor, bir kilo undan ise 200 gramlık 5 ekmek çıkıyor, ekmeğin kilosu 40 lira. Ama bu ekmeğin kilosu 40 lira. Örneğin siyez buğdayından ekmek almaya kalkarsanız bunun en az 4 katı para ödemek durumundasınız. Bu durumda ekmek için de kira, işçilik, su, nakliye, enerji giderleri, odun ve yakıt gideri maliyetleri hesap alındığında 8 liradan da bu ekmeğin satışı gerçekleştiriliyor, Öte yandan buğdayın üretimi 1 yıllık bir emeği gerektiriyor. 1 yılın sonunda çiftçi emeğinin karşılığı olarak 1 kilo buğdaya istediği fiyat kiloda 15 lira. Mamül ürün ekmek ve simit üretenler ne yapıyorlar? Yıl içinde kendilerine gelen yükü doğal olarak tüketiciye yansıtıyorlar. Hasat döneminde ürünü ne kaldıran çiftçi bunu bir kere satıyor. 1 yıl sonrasında ekim yapmaya gittiğinde kendisinin sattığı fiyattan hiçbir girdi maliyeti durmadığı için zorlanıyor. Bunun için de bankalara ve piyasaya çiftçi borçları 700 milyar lirayı geçmiş durumda, borçla çiftçilik sürdürülebiliyor, faizlerin bu kadar arttığı ortamda çiftçinin üretimini sürdürebilmesi için istenen taban fiyat 15 lira 1 kilo için. Bu nedenle başta Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere siyasi iktidarı uyarıyorum, görünen o ki taban fiyat düşük tutulmak istenecek uygulamalar geçmişte bunun örnekleri ile sabit. Bu süreç devam ederse önümüzdeki süreçte buğday ekim alanlarının daralmasına, daha çok ithalata zorunluluğumuz ortaya çıkar. Bugün ithal için yurt dışından fiyat uygun görülebilir, ama küresel iklim değişikliği başta olmak üzere farklı ülkelerde yaşanan sorun nedeniyle mutlak suretle yerli üreticinin korunması gerekir. Onun için de yerli üreticiyi koruyalım. Nasıl ki simiti üreten kişi günlük gelen zamları gider artışlarına yansıtarak ayakta kalmaya çalışıyorsa, çiftçimiz için de bir yıllık emeğinin karşılığı olan ürününün fiyatı, geçen yıl ÇKS’li çiftçi için tonu 9250 lira destekle verilen fiyat en az bu yıl 15 liraya çıkararak çiftçimizi korumayı sağlayalım. Bu bağlamda yapacakları taban fiyat mutlak suretle gerçekçi maliyet giderlerine içine almalı ve onun dışında fiyat belirlenmemeli, maliyet fiyatlarının altında verilecek bir fiyat çiftçimizi mağdur eder. Şuna sığınmasınlar, dünya piyasalarında buğday şu anda düşük seyrediyor, bu düşük seyir nedeniyle Türkiye’de taban fiyatı düşük tutmak gerçekçi bir yaklaşım değil. Çünkü enflasyonun varlığı yanı sıra çiftçinin borçlanarak üretim yaptığı dikkate alındığında çiftçinin mutlaka korunması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Taban fiyat ne zaman açıklanacak? Taban fiyatlar daha önceki bakanlar döneminde alışılageldiği üzere, hasat öncesinde açıklanarak çiftçi destekleniyordu. Geçtiğimiz yıl ise bu uygulamadan vazgeçildi ve haziran ayında açıklandı. Normal koşullarda, mayıs ayından önce açıklanmalı. Çukurova’da hasat Mayıs’ın 15’inde başlayıp farklı bölgelerde Ağustos’a kadar devam eder. Şu anda Türkiye, halen buğday ithal etmeye devam ediyor. Buğday ithal ettikleri için de yurt dışındaki buğday fiyatlarının daha uygun olduğu noktasında davranış biçimi sergiliyorlar. 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programında hedef 3,5 milyon ton Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yapacağı alım. 2023 yılında 12 milyon ton alım yapılmıştı. Bu durumda, bu hedef doğrultusunda çiftçinin büyük bir ihtimalle taban fiyat düşük tutularak Toprak Mahsulleri Ofisine ürün vermesi yerine tüccara yönlendirilecek. Tüccar da piyasayı düşük tuttuğu için özellikle küçük çiftçi mağduriyet yaşayacak. Çünkü küçük çiftçinin stoklama olanağı yok, depolayamayacak, tarlada ürününü satacak. Tarlada ürününü sattığı zaman tüccarın verdiği fiyata razı olacak, onun akaryakıta, ilaç, tohum, gübre borcu var. Borcunu kapatmak isteyecek. Böylece küçük aile tipi dediğimiz işletmeler, hayvancılıktan sonra çiftçilikte de büyük bir mağduriyet yaşayacaklar. Onun için en az 15.000 lira ton fiyatı açıklanmalı, Simite bakarsanız, ekmeğe bakarsanız ortaya çıkan tabloda simitte de ekmeğe de kendini koruyan bir süreç satıcı için devam ediyor, burada mağdur olan bu ekmeği alan simidi alanın yaşadığı mağduriyet esasında. Çünkü bu fiyatlardaki artış ailenin tüketimi üzerinden hesaplarsak ikiye katlanmış durumda. Bir emekli 10.000 lira maaş alıyor, 10.000 lira maaş alan bir emeklinin bu simidi alma durumu kalmadı. Bir de bakınız, 15 liralık simit geçen yıl kaç liraydı? 7.5 liraydı. 15 liralık simidin yarısı 7,5 lira. Peki bu simiti bir daha böldük, aşağı yukarı bir lokma, üç buçuk lira. Bir lokma simit, bir lokma simidin üç buçuk lira olduğu yerde emekli ne yapsın, sabit gelirli dar gelirli ne yapsın, yoksul insanlar ne yapsın? bunları üretenleri de korumak devletin sorumluluğu orada. Tohumu sübvanse edebilir, mazotta ÖTV’yi KDV’yi kaldırabilir, çiftçiye destek verebilir, maliyeti tarlada düşürür, rafa gelecek ürünün fiyatını da engeller. Fırın sahibi, susamın yanına varamazsa, maya yanına varamazsa, odunun fiyatı katlarsa, bunu satan kişi de doğal olarak maliyet artışını dolayı fiyatını arttırır. Yani Türkiye’deki sorun şu, üretim sürecinde hayvancılık yapan da çiftçilik yapan da yüksek girdiler nedeniyle pahalıya o işi yapmak zorunda kalıyor ki kendi emeğini katmadan fiyat belirliyor. Rafa gidinceye kadar bu işin üretiminin içinde olanlar kendi zararlarını kabullenmiyorlar ve sürekli olarak her artışı yansıtıyorlar. Bu artışın yansıtınca da bir yıl önceki simit 7,5 liraya aldığımız simit bugün 15 lira oluyor. Olay bu. Enflasyon sorumlusu çiftçi değil. Çiftçi korumazsak sorun artar.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP