“Kontrolsüz ilaçlamaya dur diyelim, çünkü arılar varsa bir geleceğimiz var!”
  • Tarımın Sesi
  • Gündem
  • “Kontrolsüz ilaçlamaya dur diyelim, çünkü arılar varsa bir geleceğimiz var!”

“Kontrolsüz ilaçlamaya dur diyelim, çünkü arılar varsa bir geleceğimiz var!”

ABONE OL
Mayıs 18, 2024 15:10
“Kontrolsüz ilaçlamaya dur diyelim, çünkü arılar varsa bir geleceğimiz var!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Arılar, insan neslinin devamı için kritik öneme sahip canlılardır. Arıların 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. İnsanlığın tarihi ise sadece 300 bin yıl. Soframıza gelen her 3 gıdadan biri arılar sayesinde üretiliyor; gıdaların yüzde 90’ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, bizleri de çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakıyor. Oysa dünya üzerinde bozulmadan, değerlerini koruyarak uzun yıllar kalabilen ender besinlerden biridir bal…

Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık yaratmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Yarım asıra yakın bir süredir, arılar ve arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden Türkiye’nin bir numaralı bal markası Balparmak’ ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde bu konuya vurgu yaparken şunları söyledi:

Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 km² alanda uçabiliyor. Bu nedenle olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor.

Doğayla dost, ekolojik tarım ilaçlarının kullanımı teşvik edilmeli

Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli.

Dünyanın en kadim emekçileri olan arıların günü kutlu olsun!

Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla “çekip çeviren” arılara ne kadar teşekkür etsek az… Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar yaratmak mümkün! Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık yaratmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor.

Arıcılık mesleği hileli ballar yüzünden yaşlanıyor!

Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler nedeniyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk on ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele nedeniyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç aileler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700’den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik olarak ‘doğru bilinen yanlışları’ düzeltmeye çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz.

En fazla hileye maruz kalan gıda ürünü bal

“Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP