İklim değişikliği veya küresel ısınma, atmosfere salınan sera gazlarının neden olduğu düşünülen sera etkisi sonucunda, kara, okyanus ve havada ölçülen ortalama sıcaklıkların artması neticesinde iklimin değişmesi olarak tanımlanmaktadır (Galip, 2017). Küresel ortalama sıcaklıktaki artışlar son zamanlarda hız kazanmış ve bunun başlıca nedenleri arasında volkanik patlamalar, su buharı, insanların aktiviteleri sonucu kullanılan fosil yakıtlar, karbondioksit (CO2), methane (CH4) ve atmosfere salınan diğer gazlar yer almaktadır.
Artan atmosferik CO2, küresel ısınmanın en önemli sebeplerinden biri olarak görülmektedir. Sanayi öncesi dönemde yalnızca 270 ppm olan küresel atmosferik CO2 konsantrasyonu, Şubat 2023’deki kayıtlara göre 419.77 olarak ölçülmüştür (NOAA, 2023). Son 200 yılda, ormanların azalması (yıllık kayıp alanı 4.7 milyon hektar)(Şekil 1) ve bu alanların tarımsal veya şehirleşme amacıyla kullanılması, fosil bazlı yakıtların kulanımının artması, hızlı kentleşme ve sanayileşme gibi insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle atmosferik CO2’de yüksek düzeyde artış meydana gelmiştir. Bu şekilde artış devam ederse sera gazlarının etkisiyle ortalama sıcaklığının 21. yüzyılın sonuna kadar 1.8–4°C artacağı tahmin edilmektedir (Collins ve ark., 2007). Gerçekleşecek olan 1.8-2°C gibi büyük sıcaklık artışının sonucunda, şimdiki zamanlarda yılda 2-3 döl verebilen Kırmızı kabuklu bitin [Aonidiella aurantii Maskell (Hemiptera: Diaspididae)], 4-5 döl vermesi ile sonuçlanması muhtemeldir. Bu sadece böcek biyolojisi için değil aynı zamanda bitki fizyolojisi, sulama sıklığı ve bakım ihtiyacının artması, sıcaklık stresi altında bazı ağaçların meyve dökümü, kabuk kalınlığında ve meyve asitliğinde artış görülmesi gibi değişiklikler de bunu takip eden diğer değişikliklerdir. Bu değişikliklere böceklerden örnek verilecek olursa 1990’larda, yılda 4-6 döl verebilen Turunçgil unlu biti [Planococcus citri Risso (Hemiptera: Pseudococcidae)], iklim değişikliğinin etkisi ile birlikte günümüzde 8-10 döl verebilen ciddi bir zararlı durumuna gelmiştir (Şekil 2). Benzeri durumlar diğer zararlılarda da gözlenmektedir.
Sıcaklık artışı ile birlikte bitkilerin yetiştirildiği alanlarda da değişimler gözlenmektedir. Artan sıcaklılar bölgemizde de kendisini göstermiş, Akdeniz Bölgesi’nde sadece Alanya ve Anamur arasında yetişebilen muz, tüm akdeniz havzası boyunca yetiştirilebilir olmuştur. Bu kendi çevremizde gözlenebilen önemli bir değişimdir (Şekil 3).
Şekil 3. Adana’da bulunan bir muz serasının
içerisinden görünüm. Daha önceleri ısıtmalı seralarda
yetiştirilen muz, son yıllarda ısıtma olmadan kolaylıkla yetiştirilebilmektedir. Bu şekilde ekonomik olarak
yetiştiricilik yapılması ile birlikte, muz yetiştiriciliği
ülkemizin ihtiyacını neredeyse %100 oranında karşılayacak kadar artmıştır.
Bu iklim değişikliğinin türlerin dağılım modellerini önemli ölçüde değiştirebileceği öngörülmektedir (Barbet-Massin ve Jetz, 2014). Örneğin İç Anadolu’da yaşayamayan bir zararlı bu bölgelerde zarar yapmaya başlayabilir veya tropikal bölgedeki zararlılar ılık geçen kışlardan dolayı Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Adana ve Mersin gibi bölgelerde çok daha iyi adapte olabilirler. İklimin dünyanın var oluşuyla ortaya çıkmaya başlayan ilk canlılardan günümüze devam eden bir değişim içinde olduğu yani yaşamın başlangıcından günümüze kadar türlerin evrimleşmesi ve çeşitliliği üzerinde büyük bir etkisinin olduğu bilinmektedir. Her bitki veya böceğin yaşabileceği Şekil 3. Adana’da bulunan bir muz serasının içerisinden görünüm. Daha önceleri ısıtmalı seralarda yetiştirilen muz, son yıllarda ısıtma olmadan kolaylıkla yetiştirilebilmektedir. Bu şekilde ekonomik olarak yetiştiricilik yapılması ile birlikte, muz yetiştiriciliği ülkemizin ihtiyacını neredeyse %100 oranında karşılayacak kadar armıştır. sıcaklık ve nem değeri aralıkları mevcuttur yani bitki ve hayvanların çoğu, belirli iklim koşullarında belirli aralıklarda hayatta kalabilmektedir. Bu aralıklar bazı türlerde çok dar olurken bazı türlerde ise çok geniş olup iklim değişikliği gerçekleştiğinde bazı bitki ve hayvanlar çok iyi adapte olabilir ama bazıları tam tersi olarak bu değişikliğe karşı tolerans gösterecek düzeyde donanıma sahip değildir (Şimşek, 2014). Küresel ısınmaya bağlı iklim şartlarına bazı canlılar uyum sağlayabilmekte bazıları ise, özellikle göç edebilenleri, yaşam alanlarını hızla değiştirmekte ve kendi yaşam koşullarına uygun alanlara doğru hareket etmektedirler. Küresel ısınma ile canlıların yaşam alanları dünya üzerinde hem yatay hem dikey yönde değiştirmektedir (Akbulut, 2000). Örneğin 3°C’lik bir artışla canlıların yaşam alanları 500 m yükselmesi ile sonuçlanabilecek ve dolayısıyla yaşam alanları genişleyecektir (Akbulut, 2000).
Yukarıda belirtildiği gibi hayvanlar içerisinde yer alan böcekler de iklimsel değişikliklerden en hızlı etkilenen canlı grubundan biridir. Böcekler, vücut sıcaklığının değişken ve ortam sıcaklığına bağlı olduğu poikilotermal canlılardır. Vücutlarında herhangi bir ısı düzenleyici mekanizma bulunmamakta olup ısıyı dışardan alırlar ve fizyoloji hızları bu sıcaklık değerine bağlıdır. Bu nedenle, sıcaklıktaki bir artışa çok hızlı tepki verirler (Logan ve ark. 2003). Bu etki böceklerin dünya üzerinde dağılışları, hayatta kalma süreleri, doğurganlıkları ve gelişme oranları üzerinde gözlenmektedir (Andrewartha ve Birch, 1954). IPCC (The Intergovernmental Panel on Climate Change)’ye göre, çevre koşulları türlerin toleranslarının ötesinde değişirse, yaşam döngüsü olaylarının zamanlamasını değiştirerek, dağılış gösterdikleri alanları veya popülasyon yoğunluğunu, morfolojiyi, üremeyi veya genetiği değiştirerek yanıt verebilirler ya da bu süreç nesillerinin tükenmesi ile sonuçlanabilir (Rosenzweig ve ark., 2007). Genel olarak artan sıcaklık, böcek popülasyon dinamiklerini, gelişmeyi, üremeyi, diyapozu, yıllık döl sayısını, kış aylarında gerçekleşen ölümleri, hayatta kalma oranını, büyüme oranını, göçü ve böceklerin hareketini etkiler. Artan sıcaklık koşullarına uyum sağlayamayan türler, genellikle popülasyonlarını sürdürmekte zorlanırken, diğer türler hızla gelişip üreyebilmektedir (Skendžić ve ark., 2021). Artan sıcaklığın böcek üzerindeki etkisi, iklimsel faktörlerin böceklerin fizyolojisi ve davranışları üzerindeki etkisiyle doğrudan veya konukçu bitkiler, rakipler veya doğal düşmanlar aracılığıyla dolaylı olabilmek tedir (Thomson ve ark., 2010) (Şekil 4). Diğer yandan sıcaklık eşikleri genellikle bir türün coğrafi dağılışını sınırlamaktadır (Andrewartha ve Birch, 1954). Örneğin, iklim izotermleri geçen yüzyılda ortalama 120 km kuzeye doğru hareket ettiğinden, göçmen olmayan Avrupa kelebeklerinin bir kısmı dağılımlarını 35-240 km kuzeye doğru genişletmiştir (Parmesan ve ark., 1999)
Ortam sıcaklıkları genellikle birçok zararlı türün büyümesi ve gelişmesi için optimal sıcaklıklara doğru yükseldiğinden, potansiyel olarak popülasyon dinamikleri üzerindeki termal kısıtlamaları azalttığından, küresel ısınma senaryoları altında zararlı istilası şiddetinin artması beklenmektedir (Deutsch ve ark., 2008). Ülkemiz Doğu Akdeniz Bölgesi’nde turunçgil yetiştirilen alanlarda bunun için güzel bir örnek bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 1970’li yıllarda ülkemizde tespit edilen Eutetranychus orientalis (Klein) (Acari: Tetranychidae), Turunçgil kahverengi akarı, 2010’lu yıllara kadar önemli bir zararlı olarak görülmezken, son 5 yılda popülasyonu ciddi artış göstermiş ve önemli bir zararlı haline gelmiştir. Buna diğer bir örnek olarak Doğu Karadeniz bölgesinde son yıllarda yayılım göster Halyomorpha halys L. (Hemiptera: Pentatomidae), Kahverengi kokarca, örnek verilebilir. İstilacı olarak adlandırılan bu böcek daha önceleri Türkiye’de gözlenmezken, 2017 yılında ilk defa tespit edilmiş (Çerçi ve Koçak, 2017) ve neredeyse tüm fındık üretim alanları ile diğer bazı bölgelere yayılım göstermiştir. Bununla birlikte, dar ekolojik alan gereksinimleri, böceklerin fizyolojik tolerans ları, sıcaklığın fenolojileri ve yaşam öyküleri üzerindeki değişken etkileri göz önüne alındığında, küresel ısınma zararlı yoğunluğunu ve dolayısıyla ekonomik ürün kayıplarını eşit şekilde artırmayabilir (Lehmann ve ark., 2020). Yapılan bir çalışmada farklı zararlı böcek türlerinde iklim ısınmasına karışık tepkilere neden olduğu tespit edilmiştir (Lehmann ve ark., 2020). Sonuçlara göre, böcek çalışmalarının bir kısmında sıcaklık artışının zararlıların zarar oranını artırdığı, ancak yapılan analizler sonucunda zararlı olan türlerin %59’unun, hayat faaliyetlerini devam ettirebileceklerinin üzerinde bir artış olması ve bulundukları ekolojik alanların yok olması nedeniyle zarar oranlarını azaltacağı tespit edilmiştir (Lehmann ve ark., 2020). Diğer yandan zararlı türler üzerinde bulunan bir çok faydalı böcekte mevcuttur. Bunlar içerisinde Hymenoptera takımında yer alan parazitoitlerin düşük sıcaklıklara adaptasyonları bulunmaktadır. Sıcaklık artışı ile birlikte bazı durumlarda, zararlının yaşadığı sıcaklık aralığı ile parazitoitin yaşadığı sıcaklık aralığı arasındaki farklılıklar, zamansal veya coğrafi senkronizasyonun bozulmasına yol açarak zararlıların çoğalma riskini artırır (Hance ve ark., 2007). Zararlılar üzerinde diğer bir etkili doğal düşman grubu ise predatörler yani avcılardır. Bunlar arasında soğuğa adapte olan Coccinellidlerin sıcaklık artışına bağlı olarak neslinin tükenmesi muhtemeldir. Sadece bir zararlıya özelleşmiş ve onun üzerinde beslenen avcıların da iklim değişikliği ile birlikte konukçu zararlısının biyolojisinin değişebilmesi nedeniyle bunlar da yok olma tehditi altındadır (Sloggett, 2021). Bunlar göz önüne alındığında zararlılar üzerinde baskı sağlayıp, gelişmelerini engelleyen faydalı türlerin azalması veya yok olması kültür bitkilerinde zararlıların zarar oranlarının artmasına neden olabilecektir.
Böceklerin biyoçeşitliliği üzerine yapılan çalışmaların sonuçlarına göre ise, birçok böcek popülasyonunun son yıllarda biyolojik çeşitliliğinin değişikliklere uğradığını göstermektedir (Soroye ve ark., 2020). Böcekler, tozlaşma ve zararlı kontrolünün yanı sıra toprak kalitesinin düzenlenmesi ve ayrışması dahil olmak üzere ekosistemler için önemlidir (Yang ve Gratton., 2014). Bu nedenle, böcek topluluklarındaki değişikliklerin hem biyolojik çeşitliliğin korunması hem de insan refahı için önemli etkileri bulunmaktadır (Yang ve Gratton., 2014). Tarımsal sistemler içerisinde tür zenginliği ne kadar fazla ise o ortamda zararlı popülasyonların dengesi o kadar iyi olur ve insanlar tarafından yapılacak olan mücadele gereksinimi de o kadar azalır. Eğerki türlerin bir kısmı ortadan kalkarsa doğal denge bozulacağı için mücadele gereksinimi de artacaktır. Bu duruma en iyi örnek yıllar öncesinde Çukurova bölgesinde yetiştirilen pamukta ilaçlama gereksinimi düşükken, doğal dengenin bozulması ile birlikte her yıl defalarca mücadele etmemiz gereken onlarca zararlı ortaya çıkmıştır. İnsanların arazi kullanımı ve iklim değişikliği, iyi çalışılmış tür gruplarının (böcekler ve böcek olmayanlar) ve bölgelerin (Birleşik Krallık ve Avrupa gibi) biyolojik çeşitliliğindeki değişikliklerin temel belirleyicileri olarak ortaya çıkmaktadır (Soroye ve ark., 2020). Arazi kullanımının etkileri ile iklim değişikliği arasındaki sinerjik etkileşimler, omurgalılar ve birkaç böcek grubuyla ilgili yapılan çalışmalarda biyolojik çeşitliliği etkileyen önemli nedenler olarak ortaya çıkmaktadır (Oliver ve Morecroft, 2014). Sıcaklığın 1°C artması durumunda; sıcaklık artışı olmayan bitki örtüsünde bulunan türlere kıyasla, yoğun tarım uygulamalarının yapıldığı alanlarda böcek yoğunluğunda ve tür zenginliğinde sırasıyla %49 ve %27 azalma gözlenmiştir (Outhwaite ve ark., 2022). Aynı seviyede sıcaklık artışı altında, yoğun tarım uygulamalarının yapılmadığı alanlarda, böcek yoğunluğunda ve tür zenginliğinde sırasıyla %30 ve %23 azalma tespit edilmiştir (Outhwaite ve ark., 2022). Yağışların az veya kısıtlı olduğu bölgelerde veya ortalama sıcaklığın kısmen yüksek olduğu Akdeniz havzası gibi bölgelerde sıcaklık artışı, kuraklık, verim kaybı veya çölleşme nedeniyle tarımın tamamen ortadan kalkmasına sebep olmaktadır. Bu duruma verilebilecek olan en güncel örneklerden birisi İspanya’da yaşanan kuraklık sorunudur. Hem sıcaklığın artış göstermesi hem de yağışların azalması ile yetiştiriciler ürün yetiştiremez hale gelmiş durumdadır. Bir benzeri durumda Tunus’ta görülmekte ve barajlarda bulunan su seviyelerinin çok düşük olduğu ifade edilmektedir. Diğer ülkeler dışında ülkemizde de belirli bölgelerde kuraklık problemleri orataya çıkmaktadır. Konya bunun için en güzel örnektir. Yaklaşık 50 yıl öncesine bakıldığında yağışlı geçen mevsimlerde, günümüzde çok hafif veya hiç yağmur yağmadığı gözlenmektedir. Bu durum her yıl dahada kötüye gitmekte ve ürünlerde ciddi verim kayıplarına neden olmaktadır. Bunların aksine sıcaklık değerlerinin düşük olduğu Finlandiya gibi ülkelerde ise senaryo farklı olabilmektedir. Bunun gibi daha serin iklime sahip kuzey ülkelerde sıcaklık artışı yaşanması ile birlikte bitkilerin şimdikinden daha kısa periyottta yetiştirilmesi ve ılıman iklimlerde yetiştirilen bitkilerin de bu alanlarda yetiştirilmesi sağlanacaktır. Bu nedenle farklı iklimlere sahip bölgelerde böcekler üzerinde gözlenen etkiler Dünya genelinde bitkilerde olduğu gibi sadece negatif yönde olmayıp bazı önemli hususlarda yer almaktadır. Örneğin, Finlandiya’daki yarı arktik bir ormanda, Lepidoptera faunası ile ısınan bir iklimin arasında bazı negatif ilişkiler tespit edilmesine ragmen, türlerin çoğu için popülasyonları temelde sabit kalmış veya artış göstermiştir (Perez ve ark., 2016).
Sonuç olarak;
√ İklim değişikliği böceklerin dağılımını, çeşitliliğini, yoğunluğunu, gelişimini büyümesini etkilerken, bazı böcekleri destekleyip bazılarını engellediğinden, iklim değişikliğinin böcekler üzerindeki etkileri karmaşıktır.
√ Ek olarak, daha geniş bir zararlı böcek yelpazesini içeren salgınların sayısında genel bir artış olması beklenmektedir.
√ Böcekler muhtemelen coğrafi dağılımlarını genişleteceklerdir (özellikle kuzeye doğru).
√ Kışlama esnasında hayatta kalma oranının artması ve daha fazla nesil (döl) verme yeteneği nedeniyle, bazı zararlıların yoğunluğu artacaktır.
√ İstilacı zararlı türleri muhtemelen yeni alanlarda daha kolay yerleşecek ve böceklerin taşıdığı bitki hastalıkları daha fazla olacaktır.
√ İklim değişikliğinin bir sonucu olarak meydana gelebilecek bir başka olumsuz sonuç da biyolojik mücadele etmenlerinin -doğal düşmanların- etkinliğinin azalmasıdır ve bu, gelecekteki zararlı yönetimi programlarında önemli bir sorun olabilir.
√ İklim değişikliği faktörleri, zararlı istilası ve ürünlerin zarar görmesi için uygun koşullara yol açarsa, o zaman önemli ekonomik kayıplar ve insan gıda güvenliği için bir zorlukla karşı karşıya kalabiliriz.
√ Bu nedenle, değiştirilmiş entegre mücadele taktikleri, iklim-zararlı izleme ve modelleme araçlarının kullanımı şeklinde adaptasyon ve azaltma stratejilerinin planlanması ve formüle edilmesine büyük ihtiyaç vardır.
√ Habitat korumanın, türlerin gelecekteki belirsiz iklimlere yanıt verme yeteneklerini önemli ölçüde iyileştireceği beklentisiyle, iklim değişikliği hassasiyet değerlendirmelerinin, iklim duyarlılığı ve sıcaklığa maruz kalma süresi kadar gelecekteki habitat mevcudiyetine de odaklanması gerekmektedir.
√ En yüksek emisyon senaryolarına göre, karasal yüzeyin çoğunun 2070 yılına kadar yeni yüksek sıcaklıklara maruz kalacağı öngörülmektedir. Böcek biyoçeşitliliğindeki değişikliklerin boyutunun azaltılması, iklimin etkilerini hafifletme ve doğal yaşam alanlarının mevcudiyetini artıran arazi yönetim stratejilerinin uygulanmasını gerektirmektedir.
Çağlar KALKAN & Serdar SATAR/ EkinBulten
YAZARLAR
7 gün önceYAZARLAR
12 Aralık 2024YAZARLAR
12 Aralık 2024ETKİNLİK
12 Aralık 2024GÜNDEM
12 Aralık 2024GÜNDEM
12 Aralık 2024GÜNDEM
12 Aralık 2024