Editörün Notu
Hayvancılık, hayvancılık denilince et/ süt bir türlü gündemden düşmüyor!
Üreticinin elinde yedi/ sekiz lira olan süt mahalle arasında on/ oniki liradan, market raflarına varıncaya değin de artık ambalaj/ nakliye/ çalışan masrafı/ işyeri kirası/ elektrik kullanımı denilerek kaç liraya yükselecekse…
Süt üreticisi, masrafları “süt” üretimiyle karşılayamadıklarını söylüyor!
Et bambaşka bir bilmece… Besi üreticileri, hayvanın yemine/ masraflarına ulaşamayınca, elinde bulunan “süt veren” canlısını kesime vermek zorunda kalıyor!
Aslında büyükbaş hayvan besiciliği damızlık hayvan yetiştiriciliği, et üretimi ile süt üretimi için yapıldığı sanılsa da; işin bambaşka bir çıkmaza sürüklendiğine, damızlık ya da süt üretimi için beslenen hayvanların “et” için kesime gönderildiği apaçık ortada!
Bu gelecek adına bir çıkmaz!
***
Sabah mahalle sütçüsü, ard ardan gelen akaryakıt zammının ardından, bir de “süte zam” konusundan söz ederken, “şimdilik yapmamak için direneceğim, ederi değiştirmeyeceğim, ancak nereye dek dayanırım bilmiyorum” dedi!
O da şaşkın!
O denli uzağa gitmeye gerek yok, daha yılbaşı günlerinde;
Süt aracını bekleyenlere sütü nasıl yetiştireceğini, önce herkese beşer kilo verebileceğini, kalırsa da isteyene göre böldüğünü unuttuğunu sanmıyorum! Üstelik pikabının arkası süt güğümleriyle doluydu!
Şu an kaç kişiyiz ki? Benle birlikte beş kişi daha! Diğerleri ya süt alımını bıraktı, ya da süt alımını azalttı!
Sütçünün “direneceğim” demesi; şu an gelenleri yitirmemek, günlük üç/ beş güğümü düşürmemek…
Bunun için de “özveride” bulunmak zorunda olduğunu düşünüyor olmalı da; ama nereye dek?
***
Evet, mahalle sütçüsü nereye dek dayanabilecek?
İlerleyen süreçte, bu güne değin süt aldığı besicilerin üretimi sürdürüp/ sürdüremedikleri önemli! Bu yurdun her karış toprağı verim kışkırtırken samanından/ yemine “kur endeksli” dışalımı yapılan, düşüşte görülmeyen, çıkışından zaman yitirilmeden zamları yansıtılan bedellerine karşı direnebilmeleri gerekiyor, üreticinin!
Kocaman besi ahırlarında, içinde onlarca hayvanların gereksinmeleri sağlanmadığı/ doyurulamadığı için, süt verme güçleri olmalarına karşın yüzlerce “süt hayvanının” kesime gönderilmesinin sonucunu öngörememek aptallık!
Her kesime gönderilen “süt hayvanın”, süt üretiminde eksilmeye neden olacağını, bu eksilmenin yalnız sütte değil/ süt ürünlerinde de ederlerin artmasını yaşatacağını, ülkede süte/ yoğurda/ peynire ulaşımın zorlanacağı/ varsıl sofralarının ürünü olacağını, dış alımın yollarının açılacağını öngörememek de aptallık!
İstenen ülkenin hayvan besiciliğinin de zorlanması, daha birçok ürün gibi dışa bağımlı olunması mı; açıklansın!
***
Mahalle sütçüsü, ya da süt “bir” örnek yalnız!
Şunu düşünmemiz gerekmiyor mu?
Bu yurdun her tür varsıllığı var, her tür gücü var, her tür becerisi var; ancak yaşama geçirilmesine “izin” yok, neden?
Birileri bizi öyle bir aldatıyor, öyle bir aklımızla oynuyor, öyle bir algı bombardımanına tutuyor ki; aldatıldığımızı, kandırıldığımızı, yaşamımızın çalındığını görebiliyorsak da…
Önümüze “kara perde” indirilmesene izin veriyoruz!
“Oraları” göstermek istemeyişlerine izleyici kalıyoruz!
Bu ülkenin binlerce emekçisiyle varlığını sürdüren, halkın şeker gereksinmelerini sağlayan Şeker Fabrikaları’nın satılmasına izleyici kalındığı için, bu gün şeker geçen yılın üç/ dört katında!
Bu ülkenin günlük gazete ile kitap basımında kullanılan kağıt gereksinimini karşılamak için kurulan Seka apar/ topar satıldığı için, dışalımlı kağıtlar nedeniyle kitap ederlerine eliniz değdiğinde canınız acıyor!
Bu gidişle, süt ile süt ürünleri raflarda izlenecek yalnızca; daha geç kalmadan, bunlara neden olanlara hesap sorun!