İbrahim Ortaş

İbrahim Ortaş

23 Mart 2024 Cumartesi

Yaşamını gönül gözü ile sazının tellerine döktüğü özlü sözlerle anlatan Âşık Veysel’in ardından

Yaşamını gönül gözü ile sazının tellerine döktüğü özlü sözlerle anlatan Âşık Veysel’in ardından
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İbrahim ORTAŞ

Son yüz yılda Anadolu toprağında yaşamış hemen herkesin (özelliklede yetişkin bireylerin) kulakları Âşık Veysel’in sazı ve ağzından çıkan o tartılarak çıkan türkü sözleri ile tanışmıştır. TRT’nin TRT olduğu yıllarda sabahları Veysel babanın sözlerini anlamasam da müziği kulağıma hoş gelirdi. Belki de hep saz sesi duyduğumuz için hoşuma giderdi saz çalış tarzı. Çok sonraları yaşam yolculuğunda kendi yaşamını ve içinde yaşadığı dünyayı anlatmaya çalışan bir filozof yazar olduğunu fark ettim. Fark ettiğimde de Veysel baba artık doğanın yaşam bileşkesi olan toprak ile buluşmuş ve toprağının üzerinde onun ifadesi ile çiçekler açmış, arılar bal yapıyor, koyunla süt veriyordu. Mesleğim olan toprak bilimini anladıkça Veysel babanın büyüklüğünü ve sazının tellerinin gücünü daha iyi anlamaya başladım.

Âşık Veysel’in anlatımları ile o kadar etkili bir ozan ki saz ve söz bütünlüğü ile hepimizi düşündürttü. O sade ve naif anlatımı yanında vurucu ve dokundurucu ifadeleri ile bir o kadar da derin düşündürücü ve yaralayıcı etkiler yaptı zihinlerimizde.

Hepimizin bildiği ölümsüz eserlerinden;

Uzun ince bir yıldayım,

Dostlar beni hatırlasın,

Güzelliğin on para etmez,

Kahpe felek,

Kara toprak,

Küçük Dünyam

Benim sadık yârim kara toprak gibi başucu söylemleri ile yaşamı ve ölüm bilincini hepimize aşıladı.

Halen sevilen ve sözleri değişik şekillerde yorumlanabilmektedir.

Aslı önemsediği şiiri ve türküleri ile fiziki olarak görmeyen, ancak gönül gözü ile sazının teller ile anlattığı “Sen bir ceylan olsan” şiirindeki “vursam yaralasam söz ile seni” sözleri kavgayı değil anlatımla hemde etkili anlatımla insanı içten vuran-yaralayan bir tarz.

Sen bir ceylan olsan ben de bir avcı

Avlasam çöllerde saz ile seni

Bulunmaz dermanı yoktur ilacı

Vursam yaralasam söz ile seni

“Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa” sözü ile “İnsanı Kâmili” tanımlayan güçlü bir yetişkin bir bireyi ve ne aradığını bilen bir ifade. As olanın şekil değil öz olduğunu felsefi ve psikoloji bilimi dili ile anlatıyor duygularını. Sözleri ile yaşamı bütünlüklü anlamış bir ermiş olarak saz ile toplumun zihnine düşüncelerini kazdırmıştır.

Yaşamını anlattığı “uzun ince bir yoldayım” şiirinde hepimizin yaşadığı yaşam yolcuğunda bilmeden gece gündüz gece yaşadığımız her tülü halleri açıklamaları filozofça açıklamış.

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm ayni zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

Âşık Veysel ölmeden önce şöyle söylediği belirtilir; “Ben öldükten sonra mezarıma taş koymayın. Mezarımda beton hiçbir şey olmasın. Sadece toprağa gömün beni. Üstümde biten otları inekler, koyunlar yesin; Et olsun, süt olsun. Mezarımda açan çiçekleri arılar emsin, bal olsun. Toprak olayım, benim toprağım da milletime hizmet etsin”. Genelde bu dünyayı ve öbür dünyayı analiz etmiş ve yaşamı bütünlüklü anlamış insanların ölüm olgusunu çözdükleri için ölümden korkmadıkları görülüyor.

Ölümü olgunlukla karışlamakta ve toprağa karışmaktan ve börtü böceğe yem olmaktan korkmamaktadırlar. Bu bilinç bir üst bilinci ve bütünlüklü bir kavrayışı ifade ediyor.

Benim yârim kara toprak şirindeki bir dörtlüğünde belirttiği;

Bütün kusurumu ey yâr toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yârim kara topraktır”

Toprağın kendisini beklediğini ve kusurlarını (kendi tabiri ile sırlarını) sakladığını biliyor.

Aynı şiirinde, yaşamın ve gıdaların topraktan geldiğini belirtiyor. Toprakta yetişen bitkiler değil diyalektik açılımla koyununda kuzunundu suyunda sütünde topraktan geldiğini belirtiyor.

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır

Her bir kelimesi ve dörtlüğü ayrı ayrı bir anlamlı ve düşündürtücü. Bizleri bilinçlendirdi ve mutlu etti. Ne mutlu ki böyle dünyayı gönül gözü ile anlamış ozanlarımız olmuş.

Dün ölüm yıldönümüydü. Sargıyla rahmetle anıyoruz, ruhları şad olsun.

21 Mart 2024, Adana

 

Devamını Oku

Tarım eğitimi niteliğinin geliştirilmesi için…

Tarım eğitimi niteliğinin geliştirilmesi için…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İbrahim ORTAŞ

Tarım eğitimi niteliğinin geliştirilmesi için paradigma değişimine ihtiyaç duyulmaktadır

10 Ocak Tarım Eğitim 178. yıl dönümü geçmişe göre daha çok tartışma ve paneller formatında kutlandı. Geçmişte genelde protokol konuşmaları ve davetli bir konuşma sonrası program tamamlanırdı. Son birkaç yıldır tarım eğitimi sorunları tartışılır oldu. Tarım eğitimi gibi gıda güvencesini ilgilendiren çok yönlü bilgi ve teknik bilgi gerektiren eğitim programının önemi niteliği başta akademik kadrolar ve konuyla ilgililer taraflarca irdelenmektedir. Geçmişte sınırlı sayıda Ziraat Fakültelerinin nitelikli akademik kadroları yanında kamunun ziraat fakülteleri öğrencilerine verdiği bursları, yüksek puanlı öğrencilerin tercihleri ile nitelikli ziraat mühendisleri mezun ettiler. 1980’li yıllara kadar mezunların tamamına yakını kamuda işe girerdi ve ülke tarımına çok da başarılı hizmetler verdiği bilinir.

Ancak zaman içinde her ile bir üniversitenin açılması ve buna bağlı olarak çoğunda alt yapı ve akademik kadroya sahip olmadan açılmasının sonucu olarak yılda 6000 kadar mezun vererek mezunların iş bulma olanağını azalmıştır. Konjonktüre uygun olarak mesleğe olan ilgi azalmıştır. Bir zamanlar öğrencilerin burs almak için yarışarak alındığı Ziraat Fakültelerine günümüzde 250-300 bininci sıradaki öğrencilerin tercih etmesi ile meleğe olan ilgi azalmıştır. Ortaöğretimde akademik eğitimi yeterince gelişmemiş öğrencilerin ÖSYM sırlamasına göre tercih yapması sonucu eğitim niteliği hızla aşağı çekilmiş ve tarım eğitiminin kalite sorunu tartışılır oldu.

Bir eğitimci ve konuyu yakından takip eden bir hoca olarak derslerde edindiğimiz sorunlar yanında tarafıma çok sayıda duyarlı hocam ve arkadaşlarımdan gelen görüş ve önerileri de dikkate alarak genel durum değerlendirmesi ve kendi bireysel önerilerimi yapmaktayım. 1980’li yıllardaki geçmiş eğitim sistemi ve daha sonraki program eğitimlerini de yaşamış olmamız nedeniyle geçmişle günümüz arasındaki değişimleri mukayese ettiğimizde maalesef tarım eğitiminin bir bütün olarak da ülkemiz eğitim sisteminin gerilemekte olduğu çoğunluğun ortak izlenimi ve kanısıdır.

Bu eksende 10 Ocak Tarım eğitimi haftası nedeniyle yazdığım “Tarım Eğitimin Çıkmazı, Eğitim Kalitesinin Sağlanamaması” başlıklı durum analiz yazım kamuoyunda çok fazla ilgi gördü. Birçok meslektaşımızdan aldığım dönütler çok eğitici ve yaralı oldu. Eğitim kalitesi ve öğrencilerin dersler olan ilgisi ve dersleri içselleştirerek öğrenme konusundaki sorunun yeniden YÖK nezdinde işlenmesi gerektiğini belittiler. Tarafıma daha öncede iletilen birçok cevabi yazılarda her alanda kalitenin düştüğünü ancak bunun bir politika sonucu geliştiğini belirtmektedirler. Akademik kadroların niteliğini de sorgulanması, yeniden tarım liseleri ve meslek okullarının açılmasını savunan hocalarımız oldu. Daha az ziraat fakültesinde, daha nitelikli eğitim verilmesi ifade edilmektedir.

Konu Bütünlüklü Bir Çalışma ile Eğitimin Öğrenciye Nasıl Kazandırılması Belirlenmesi Gerekir

Durum tespiti sonrası geleceğe ilişkin nitelik eğitim için ne yapabiliri çok yönlü irdelememiz gerekiyor. Yeniden çağın gereklerini ve yetkinlikleri kazandırmak için gençlerin algı dünyalarına nasıl sonun çözmeye yönlendirebilirizi konuşmak gerekiyor. İletişim çağının getirdiği cep telefonu, sosyal medya ve diğer iletişim uygulamalarının genç kuşakların ders çalışma şekli ve öğrenme araçları değişmiştir. Ancak günümüz öğretim ve öğrenin yönetiminin etkili bir öğrenme yaratığı konusunda kuşkuluyum. Kesinlikle çok yetersiz olan bu eğitim ortamının nitelikli mühendislerin yetiştirilmesine hiçbir katkısı olmayacağı sıklıkla sorgulanmaktadır. Ancak ülkenin kalkınması ve önceliklerine uygun bir planlama yapılmadığı için sürekliliği olan bir tarım eğitimi programı sağlanamadı. Yeni bir paradigma değişimine gereksinimi var ancak konunun bütünlüklü ele alınması gerekir.

Konunun bütünlüklü olarak sonuç alıcı bir şekilde YÖK, üniversiteler, meslek odaları ile ele alınması zorunlu görülmektedir.  Konu ülkemizin nitelikli gelişimi ve sağlıklı gelişim geleceğimiz için önemli. Çok sayıda konuya duyarlılık gösteren bilim insanımız var. Eğitim bilimcilerinin de desteği ile yeniden etkili öğrenme nasıl sağlanabiliri tartışmamız gerekiyor.

Öneri Olarak:

Türkiye’de Ortaöğretim ve Yükseköğretim Akademik Kalitesi Evrensel Ölçekteki Kriterlerin Altında Görülmektedir.

Uzun zamandır ülkemizin genel eğitim politikasının yetersizliğinin tarım eğitimine yansıması kaçınılmazdır. Gerek OECD, AB raporları gibi kaynaklardaki analizler ve gerekse PISA, ÖSYM ve diğer sınav sonuçları bir birini tamlayacak şekilde öğrencilerimizin sorun çözme becerisi, okuduğunu anlama görüşlerini ifade etme konusunda eşdeğer ülke öğrencilerinin gerisinde olduğunu gösteriyor. Birçok raporda Türkiye’nin eğitimde 71. adalette 99. sırada yer almakta, insani gelişmişlikte ise Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi raporunda 191 ülke arasında 48. sırada yer almaktayız. PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye, matematikte 39, fende 34 ve okumada 36. sırada yer aldı. 2018’de ise bu sıralamada Türkiye, matematikte 42. Sırada yer almaktadır.

Sorunun temelde eğitimin sorgulama ve araştırmaya, kaynak kullanımı ve irdelemeye dayalı  çağın gereklerine uygun 21 yy. yetkiliklerine uygun gelişmediği anlaşılıyor.

Bu bağlamda dünyanın işleyişini belirleyen bilim ve teknolojinin yakalanması mevcut eğitim sistemi ile sağlanmayacağı ve ileriye yönelik ciddi sorunların yaşanacağı genel bir kanaattir. Sonun çözümü konusunda ciddi analizlerin devlet katında yapılaması ve konuya çözümü üretecek mekanizmaların oluşturulmamış  olması ayrıca düşündürücü. Bu bağlamda ülkenin bir bilim politikası ve özerk bilim kurulunun oluşumu eksikliği görülüyor. Partiler üstü tamamen liyakate dayalı oluşacak bir bilim kurlunun ülkenin bilim ve gelişme politikalarını belirleyen, öneriler geliştiren ve izleyen bir mekanizmaya sahip olması gerekiyor.

Somut öneriler;

*Türkiye tarımı istihdamı ihtiyacının üzerindeki ziraat fakülteleri sayısı, altyapı ve akademik niteliği gözden geçirilerek yeniden organize edilmeli.

*Ziraat fakültesi öğrencilerine başarı durumuna göre burs imkânı sağlanmalı.

*Tarım eğitimi alan öğrenciler sırlamada diğer mühendislik fakültelerinde oluğu gibi belirli bir barajın üzerinde öğrenci alınmamalı.

*Ziraat fakültesini tercih eden öğrenciler ÖSYM sırlamasından çok sıralamasından çok mesleğin kavranması için minimum biyoloji, kimya, fizik ve matematik sorularını cevaplamış koşulu sağlamış olmalı.

*Bütün göstergeler ve ülkenin yaşadığı sorunların temel kök sorusu nitelikli eğitimdir. Çok acil bir paradigma değişimine gereksinim duyulmaktadır.

Düzeltme Notu:

Bir önceki yazımda tarım eğitimden bitkisel üretim belirtmiştim. Sehven eksik yazılan tanımın “bitkisel ve hayvansal üretim” olacaktı.

İkincisi üyesi olduğum ZİDEK akreditasyon sürecinde değerlendirdiğimiz eğitim programlarından edindiğim bilgi ve görüşmelere göre hocalar ve paydaş sektörler diplomaların kalitesi konusundaki görüşleri yanında değişik ortamlarda yapılan yazılı ve sözlü ifadelerde konu tartışılmaktadır. Bende Yapılan tespit ve değerlendirme birçok kurum ve görüş belirten gerçek ve tüzel kişinin paylaşımlarının ortak paydasını bir sonucu olarak zihnimde oluşan ifadelerinin bir sonucudurDeğerlendirdiğimiz tespitler birçok ortamda ve değişik raporlarda öne sürülen görüşler olup ülkenin an sorunlarının büyüklüğünü çıplak olarak yansıtmaktadır. Bu bağlamda “Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) öz değerlendirme raporundaki tespitler” ifadesi sehven kullanılmıştır.

 

15 Ocak 2024, Adana

Devamını Oku

Tarım eğitimin çıkmazı, eğitim kalitesinin sağlanamaması

Tarım eğitimin çıkmazı, eğitim kalitesinin sağlanamaması
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İbrahim ORTAŞ

Mevcut Öğrenci Akademik Profili Tarım Eğitiminin İstenilen Düzeyde Gerçekleşmesi için Yeterli Görünmüyor:

Tarımda, bitkisel üretim faaliyetlerinde, ekonomik olarak ürünlerin nicelik ve nitelik bakımından arttırılmasını hedefleyen yüksek kaliteli bitkisel ürünlerin minimum emek ve maliyetle elde edilmesi amacıyla bitkilerin ıslahı, yetiştirilmeleri ve beslenmeleri alanlarında uygun yöntemleri geliştirmek için birçok mühendislik disiplininden yararlanıp araştırmalar yürüten, tasarımlar ve planlamalar yapıp danışmanlık hizmeti vererek yöneten uzmanlar Ziraat Mühendisleridir. Tarım eğitimime 1981 yılında Çukurova Üniversitesinde başladım, doktora eğitimini yurtdışında tamamladıktan sonra öğretim üyesi olarak uzun zamandır tarım eğitimine devam ediyorum. Her yıl tarım eğitimi verilerini de analiz ederek izlenimlerimle birlikte konuyu kamuoyu ile paylaşmaya çalışmaktayım.

Ancak tarım gibi temel biyoloji, kimya, fizik, jeoloji, iklim, ekoloji ve matematik bilgisi gerektiren konuları kavrayacak öğrenci sayısı çok sınırlı. Ülkemiz öğrencilerinin büyük çoğunluğu ilkokuldan üniversiteye kadar ezbere dayalı test sisteminden geldikleri için not almasını bilmiyor, okuduğunu tam anlayamıyor ve klasik sorulara yazarak cevap veremiyor. Büyük çoğunluğu cep telefonları ile hocaların yansıdaki sunularını fotoğraflayarak sınava hazırlanmaktadır.

Çoğunlukla öğrencilere;

*Derse ön hazırlık yapmaksızın gelmektedirler

*Çoğunluğu defter-kalem ve ders notu olmadan derse gelmekte.

*Pasif bir katılımla sınıfta çoğunlukla dersler dinlenilerek geçiştirilmektedir.

*Derste not tutulmamakta ve slayt sunuları fotoğraflanmaktadır.

*Sınav süresince sınırlı slayt ve ders notu ile hazırlanmaktadır.

Kalabalık sınıflarda sınavlar test yöntemi ile yapıldığı için gerçek başarı veya başarısızlık belirlenmemektedir. Ayrıca üniversite eğitimi gibi tartışma, sorgulama ve yeni bilgi edinme durumu gerçekleşmemektedir. Bu durum beklenen akademik kalite ve istenen öğrenme ve eğitim çıktılarının gerçekleşmesini zorlaştırmaktadır.

Kesinlikle çok yetersiz olan bu eğitim ortamının nitelikli mühendislerin yetiştirilmesine hiçbir katkısı olmayacağı sıklıkla sorgulanmaktadır. Ancak ülkenin kalkınması ve önceliklerine uygun bir planlama yapılmadığı için sürekliliği olan bir tarım eğitimi programı sağlanamadı.

Bu bağlamda yönetim kurulu üyesi olduğum ZİDEK akreditasyon sürecinde değerlendirdiğimiz eğitim programlarından edindiğim bilgi ve görüşmelere göre hocalar ve paydaş sektörler diplomaların kalitesinden çok şikâyetçiler. Öğrencilerin çoğunluğu öğrenmenin önemini ya son sınıfta ya da mezuniyet sonrası fark etmektedir.

Üniversiteye kayıt yaptırırken, ÖSYM sınav sonuçlarına göre Ziraat Fakültesi ile Mühendislik ve Tıp Fakülteleri arasında birkaç puan kadar bir fark vardı. Zaman içinde çoğalan üniversite ve fakülteler ile Ziraat Fakültelerinin puanları geriledi. Bugün Tıp ve Ziraat Fakülteleri arasındaki puan fark 200’ün üzerinde. Diğer tarafta üniversiteye hazırlanan lise öğrencilerin için 400 ve üzerinde puan alan ve üniversitede okuyacak öğrenci sayısı 3 milyondan içinde ancak 50 bin kadardır. Diğer bir ifade ile ülkemiz üniversitelerinin birçok bölümüne kayıt yaptıran öğrenciler üniversiteyi okuyacak akademik yeterliliğe sahip değildir. Bu durumda birçok program ve bölümde geleceğin bilim insanlarını yetiştirmede yetersizlik yaşanacaktır/yaşamaktadır. Son birkaç yıldır açılan araştırma görevlileri sınavlarında, akademik çalışma yapacak yeterli mesleki ve yabancı dil bilgisine becerisine, hatta isteğine sahip eleman bulamama durumu yaşanmaktadır. Bunun anlamı; “akademik alt yapı yetersizliği gittikçe artan ciddi bir akademik kadro yetersizliğini de doğurmuş” görülüyor.

Ancak en azından benim uzun süredir lisans ve lisansüstü derslerde ve çevremden edindiğim bilgi ve izlenimlere göre bu öğrenci profili ile dünyanın yakalanması mümkün görülmemektedir. Gidişatın ileride çok daha fazla komplikasyonlara yol açacağı kaçınılmaz kabul ediliyor; mutlaka bir paradigma değişimine gidilmesi gerektiği pek çok bilim insanının ortak görüşüdür.

Değerlendirdiğimiz Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) özdeğerlendirme raporundaki tespitler gerçeği çıplak olarak yansıtmaktadır:      

NKÜ tarafından yapılan dış paydaş toplantılarından edinilen rapor:

  1. Ziraat Mühendislerinin Fizik, Kimya, Biyoloji ve Matematik gibi temel fen bilimleri bilgilerinin yetersiz olduğu görüşüne varılmıştır.
  2. Mezun Ziraat Mühendislerinin genel zirai bilgiler alanında yeterli bilgiye sahip olmadıkları ortaya konulmuştur.
  3. Ziraat Mühendisi gençlerin yeterli bilgi ve donanıma sahip olamamalarında tüm paydaşların ortak sorumluluğu vardır, ancak en önemli sorumluluk öğrencinin kendisindedir.
  4. Genç Ziraat Mühendisleri tam donanımlı bir şekilde yetişmedikleri ve uygulama sonuçları da hem kendilerini hem de çevrelerini mutlu etmediği için mesleğe olan ilgi zayıflamaktadır.

Gelecekte artan dünya nüfusunun gıda güvencesini sağlayabilecek birikim ve deneyim düzeyinde olmaları gereken/beklenen mühendislerin mesleğin 21 yy. da zorunlu gördüğü yetkinliklerden çok geride oldukları (üzüntüyle/endişeyle) gözlenmektedir.

Bütün bu yetersizlikler doğrudan yaşadığımız durum ve ortamla ilgilidir:

Tarım Tarihi ve Deontoloji derslerimde tarih, coğrafya, sosyoloji ve felsefe konuları konuşuluyor/tartışılıyor:

. Üniversite öğrencilerinin tarih ve coğrafya bilgileri neredeyse yok, edebiyata da çok uzaklar,

. Osmanlının ekonomik ve sosyal durumu bilinmiyor,

. Ülkemizin hangi bölgesinde ne tür tarımsal üretim yapıldığı bilgileri sığ,

. Hiç müze gezmemiş öğrencilerimizin sayısı sorunlu,

. Cumhuriyetin 100 yıllık döneminde tarımsal konulardaki önemli kurumları nelerdir?

. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız bilinmiyor,

. Çoğunluk düzenli gazete ve kitap okumuyor, ayda bir kitap okuyan sorusuna bile parmak kaldıran yok, ülkenin önemli yazarları bilinmiyor,

Arada bir önemli filozofların düşünceleri örnekler ile anlatılınca öğrencilerimizin dünyadan habersiz olduklarını anlıyoruz. Diğer bir ifade ile öğrencilerin akademik bilgi düzeyi kadar entelektüel bilgi düzeyi de çok yetersiz.

Geriye doğru baktığımızda lise yıllarında birçok klasik kitabı okumuş, şairleri bilir, dünyadaki gelişmeleri analiz ederdik. Üniversitede sinemayı ve tiyatroyu takip eder, sosyal etkinliklere katılırdık. Ciddi anlamda, “okuyarak-analiz ederek belli bir dünya görüşü ve yol haritası oluşturamamış genç bir nesile devredeceğimiz sıkıntılı bir geleceğin bizi beklediği kaygısına” kapılıyorum.

Mevcut durumu tek başına öğrencilere yükleyemeyiz, ortamı ve eğitimin amaç ve uygulama durumunu sorgulamamız gerekir. Ülkenin temel amacı geleceğin nitelikli insan gücünü yetiştirmek olmalı. Biz eğitimciler ise önce kendimizi iyi eğitmeli ve sonra da öğrencilerimizi/çocuklarımızı, özünde geleceğimizi her yönü ile çağa hazırlamamız için fedakârca çaba harcamalıyız.

Tüm Türkiye’de Yükseköğretimde ve Bilimsel Gelişmelerde Paradigma Değişimine Gidilmesi Gerekiyor:

Uzun zamandır, yaşadığı moda tabiri ile “orta gelir tuzağı” çemberinden bir türlü kurtulamayan ülkemiz sorunu bütünlüklü analiz edemediği için geleceği de planlayamamaktadır. Rönesans’ı, sanayi devrimini kaçırmış iken iletişim teknikleri devriminin temel alanları olan yapay zekâ, Endüstri 4.0/5.0, nanoteknoloji, bioteknoloji ve uzay çağı teknolojilerini de kaçırma tehlikesi yaşamaktadır. Ne yazık ki bütün bu tekniklerin alt yapısı olan temel bilimler ve matematik bilgimiz hep gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmaktadır. “Yapay zekâ, Endüstri 4.0/5.0 konuları ne yazık ki ülkemizin gündeminde neredeyse yok gibi. Birkaç akademisyenin bireysel çabaları dışında ne bir üniversitemiz ne araştırma enstitülerimiz ne de özel sektörümüz bu düzeyde temel bilgi ve ileri donanıma ulaşma gayreti göstermiyor. Umarım bu atmosfer yakında bizleri toslatmaz. Bütün PISA, Liseye giriş, ÖSYM sınav sonuçlarına göre, sınırlı sayıdaki öğrencimiz dışında, mevcut ve geleceğin teknolojisini kavrayacak ve ötesine geçecek çok fazla nitelikli insan yetiştiremiyoruz. Ülke olarak bilim ve teknolojiye sahip olma ve sorunlara çözüm üretme konularında geleceğimiz bu bağlamda ciddi riskler oluşturuyor. Birçok konuda yetersiz bir kuşağın var olması sorunlarını bilim, bilgi, mantıksal kurgu ve farkındalık ile sağlıklı çözüm önerileri geliştirmesi çok sağlanmaz.

Üniversite Eğitim-Öğretim Sistemi Revize Edilmeli

Bir bütün olarak üniversite eğitiminin işleyiş yönetiminin revize edilmesi, yoğun araştırma ödevleri, karşılaştırmalı, bilgiye dayalı klasik sınav sistemi ve uygulamalı derslerin atölye ve ilgili laboratuvar ve alanlarda yapılması sağlanmalı. Tabii konuya ilişkin Ar-Gör ve yarımcı eleman ihtiyacı sağlanmak şart.

Beni çok telaşlı/kaygılı görebilirsiniz. Bu konularda telaşlanan ve rahatsız olan, ülkenin geleceğini çocuklarımızı- torunlarımızı dert edinmiş/düşünen insanlar yetiştiremezsek ileride ne olacağını siz düşünün/düşünelim. Ayrıca bilen insanlara sorup öğrenelim ve çevremize de öğretelim, yetkili ve sorumluların gelişmeleri yakından takip etme ve ülkemize kazandırmaları konularını sürekli hatırlamaları yapmayı görev bilelim.

Tarım eğitimin 178. Yıl dönümü kutlu olsun.

 

09 Ocak 2024, Adana

Devamını Oku

Tarım eğitimi…

Tarım eğitimi…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İbrahim ORTAŞ

İçinde Bulunduğumuz Çağın Gerekliliklerine Uygun Şekilde Senkronize Olmak Zorundadır

Tarım Eğitiminin 177. yıl dönümü Ç.Ü Ziraat Fakültesi ve Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) birlikteliği ile coşku ile kutlandı. Benimde “Cumhuriyetin 100. yılında tarım eğitimi ve öğretimi” konulu panelde kolaylaştırıcı olarak bulunmam istendi. Bu anma günümüzde duayen hocalarımızdan Prof. Dr. Ahmet Çınar Bey kapsayıcı bir konuşma yaptılar. Panelde Prof. Dr. Zeynel Cebeci, Doç. Dr. Sayıt Say, Üretici çiftçi ve hayırsever Mehmet Yaltır beylerde konuşmacı oldular. Bende panelin açılışında son yüz yılda ki gelişmeler ve tarımsal eğitim sürecinde yaşanan sorunlarını işleyip, sorular sorarak genel bir değerlendirme yaptım. Özelde de eğim kalitesi ve üretim sorunu gündeme getirdim. Ülkemizin dünden bugüne ne yazık ki bir bilim politikasının olmamasını ve hedeflerin yetersizliğini vurguladım.
Yüksek ziraat eğitiminin sıfırıncı gününden günümüze 130 bin ziraat mühendisi mezun edilmiş. 40 bini kamuda, 40 bin kadarı özel sektörde çalışıyor. Diğerlerinin akıbeti bilinmiyor.
ÖSYM tarafından her yıl tarım eğitimi için 7300 kontenjan sunulmaktadır. Yıllık 5000 civarında yeni ziraat mühendisi mezun edilmektedir.

Öğrenciler ortaöğretimden üniversitelere gelirken akademik kültür ve bilgi bağlamında yetersiz öğretilerle gelmektedirler. Fakültelere kayıt yaptıran öğrencilerin kayıt yaptırdıkları fakülteye bağlı olarak 230 ile 500 bin sıra aralıklarında başarı sırasında yer almaktadırlar. Çoğunluğu birkaç fen ve matematik sorusu çözerek fakültelere alınmaktadırlar.

Mevcut durumda, tarım ve doğa bilimleri adı altında 46 fakültede farklı programlarda yaklaşık 30 bin öğrenci tarım eğitimi görmekte. Fakültelerin çoğunluğunun yetersiz alt yapı ve akademik kadrolara sahip olmasından ötürü akademik alt yapısı yetersiz öğrencilere nitelikli tarım eğitiminin verilmesini zorlaştırmakta ve çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Zaman içinde akademik kadrolarında çağın gereği olan eğitimi verecek yeterliliğe sahip olamayacağı görülüyor.

Son 30 yılda ziraat mühendisliği eğitim sistemi beş kez değiştirilmiş ancak sonuç değişmemiştir. Ve halen evrensel ölçekte nitelikli ziraat mühendisi yetiştiremiyoruz. Günümüzde bilgi teknolojileri ve iletişim çağında olduğumuzu ve çağa uygun bir eğitim verilmesini belirtim.

Her çağ kendi üretim araçları ve işleyişine uygun eğitim sisteminde, geliştirerek edindiği bilgiyi eğitim yolu ile gelecek kuşaklara aktarır. Aynı zamanda her çağın eğitim yöntemi ve teknoloji alanların temel bilimlere dayalı sağlam alt yapıya sahip olması gerekir. Her çağ sahip olduğu veya yarattığı üretim ilişkilerini sürülebilir kılmak için ürettiklerini öğreterek bilgiyi gelecek kuşaklara aktarmak durumundadır. Bilgiye ulaşma, bilgiden bilgi üretme ve hızla yayma özeliğine sahip olması beklenir. Eğitim yolu ile ürettiği bilgiyi aktarmak ile kalmaz bilgiyi geliştirerek çağa yenilik ve anlam katmalıdır.

İnsanlık tarihin incelendiğinde, avcı toplayıcılıktan gıda üretimine başlamak ile insanlık dünyada ilk defa diğer canlılardan ayrılarak kendi gıdasını kendisi yan tek canlı türü olarak farklılaştı. Tarım devrimi süresince yaklaşık on bin küsur yıl sonra insanlık makine üreterek sanayi çağına everildi. Sanayi çağı ürettiği teknolojiyi sürekli geliştirerek 200 yıl sonra bilgi ve iletişim çağını yarattı. İnsanın bilgiyi çok yönlü geliştirmesi ile bilgi kendi kendini üretir duruma evirdi. İçinde bulunduğumuz çağ çok hızlı bir şekilde yeni teknoloji üreterek kısa sürede bilginin yenilenmesini katlamaktadır. Günümüzde hızla üretilen bilginin bizim gibi bilgi üretimini geriden takip eden ülkeler bu yenilikleri temel işleyişi ile anlayacak ve içselleştirecektir. Aynı zamanda soru; üniversiteleri bu yeniliğe ne kadar kendilerini uyarlıyor/uyarlayabilecek. Bu bağlamda üniversiteler dünyadaki hızlı gelişmeleri ne denli takip ediyor. Kendisi kendi koşullarında yeni olan ne yapabiliyor?

Bu bağlamda Türkiye’de her yönüyle gelişmiş iyi öğrenciyi bünyesinde toplayabilen birkaç Ziraat Fakültesinin gerektiği görülüyor. Tarım ilk şekillendiği Anadolu toprakları nitelikli tarım eğitimi vermeyi hak ediyor diyerek paneli başlattık.

Panelistlerin görüş ve önerileri önemliyi. Katılımcılar da görüşlerini belirtiler. Tarımsal eğitim ve öğretimin 177. yıl döneminde uzun zamandır önemsediğimiz sorunların tartışılmasının yaralı olduğu vurgulandı.

Özetle 177. yılda gururluyuz mutluyuz ve umutluyuz. Tarım eğitiminin tarımsal gelişim üzerinde çok ciddi katkısı oldu. Ancak tarım programları gibi dinamik alanların sürekli olarak yenilenmesi ve geliştirilmesi kaçınılmazdır.

Önümüzdeki yıllarda tarım eğitiminin arzu ettiğimiz gibi ülkemiz tarımı ve kalkınması için nitelikli insan gücü yetiştirmesini bekliyoruz. Bu sorumluluk hepimizin ve bunun üstesinde geleceğimize inanıyorum.

Yeniden, Tarım Eğitimimizin 177. yılı hayırlı olsun. Cumhuriyetimizin sıfır noktasından günümüze 100 yıllık bu süreçte tarım bilimine katkı sağlayan, emeği geçen meslektaşlarımıza ve tüm bireylere teşekkür ederiz.

Devamını Oku

Dünya Toprak Günü’nün önemi ve amacı nedir?

Dünya Toprak Günü’nün önemi ve amacı nedir?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İbrahim ORTAŞ

Bildiğimizin aksine dünyadaki en kıt kaynaklardan biri topraktır. Yer yüzeyinde 4869 milyon hektar tarım toprağı bulunmaktadır kişi başına 1870 m2 toprak düşerken, Türkiye’de toplamda 37 milyon hektar tarım toprağı mevut ve kişi başına 2500 m2 toprak ile insanımızın gıdası sağlanmaktadır. Toprak yer yüzeyindeki gıdalarımızın %95’i topraktan sağlandığı için toprak yer yüzeyindeki bütün canlılığın yaşamı için çok önemlidir. Toprak yoksa yaşam yoktur.

Ancak sanayi devrimi özellikle de 1920’li yıllarda çoğunlukla da II dünya savaşından sonra traktörün yaygın olarak tarım topraklarının işlenmesinde kullanılmaya başlayınca toprakta bozulma ve doğal alanların çoğunluğu işlenerek tarım yapılmaya başlandı. Toprak bilimcileri olarak tanımladığımız anlamda bitki kök gelişimi için uygun derinliği olmayan düz ve süze yakın olmayan, bitki gelişimi için kısıtları olan arazi parçası üzerinde toprak da olsa gerçek anlamda tarım toprağı olarak kullanılamaz olarak değerlendirilmektedir.

İnsan faaliyetlerinin de etkisi ile yılda önemli miktarda tarım toprağı erozyona uğramakta, tuzlulaşmaktadır ve değişik düzeyde bozulmaktadır. Küresel düzeyde toprakların yaklaşık %33’ü zaten bozulmuş durumda olduğu ve yıllar içinde bozulma eğilim hızlandığı görülmektedir. Ayrıca her yıl yaklaşık 24 milyar ton verimli toprağın erozyon nedeniyle kaybolduğu tahmin ediliyor. Toprak verimliliğinin kaybı, düşük ürün verimine ve ürün başarısızlığına yol açarak yerel nüfusu açlığa, yetersiz beslenmeye ve yoksulluğa sürükler. Son yıllarda sürdürülemez toprak yönetimi uygulamaları nedeniyle toprağın verimliliği azalmış, bu da gıdanın vitamin ve besin içeriğinde ciddi bir düşüşe neden olmuştur. Bunun sorumlusu, topraktaki organik karbon ve biyolojik çeşitliliğin kaybı, besin dengesizliği, toprak erozyonu, kirlilik veya tuzluluk ve gübrelerin bilinçsiz kullanımı da dâhil olmak üzere çeşitli faktörlerdir.

Besin dengesizliği en büyük on toprak tehdidinden biri olarak belirlendi. Gizli açlık (aynı zamanda mikro besin eksikliği olarak da adlandırılır), besin açısından fakir beslenmeye atfedilir ve besin maddeleri tükenmiş topraklarla bağlantılıdır. Dünya nüfusunun üçte ikisinden fazlası bir veya daha fazla temel mineralden yoksundur. Bu bağlamda insanlığın çoğunluğu yeterli gıdaya erişmiş olsa bile bazı mineraller ve vitaminleri yeterince almadığı için dengeli beslememektedir.

Artan nüfus artışı ve buna bağlı olarak artan iklim değişimleri beraberinde doğa ve toprak üzerinde ciddi bir gıda üretim ve yerleşim yeri sorunu oluşturmaktadır. Ne yazık ki yer yüzeyinin en kıt ve en önemli gıda kaynağı olan toprağın kaybı ve bozunumu meslektaşların dışında çok az fark edilmemektedir. Yönetim organlarının ise tarım ve toprak konusunda danışmaları olmadığı için önümüzdeki yıllarda ciddi gıda güvencesi ve gıdaya erişim sorunu yaşanacaktır.

Bu bağlamda dünya çapında toprak bilimi meslektaşlarımızın uzun soluklu çabaları ile Birleşmiş Milletler toprağın önemini topluma benimsetmek için 5 Aralık gününü Dünya Toprak Günü (DTG) olarak kabul ettirildi.

Dünya Toprak Gününün Kutlanması Nasıl Başladı ve Önemi Nedir?

İlk defa 2002‘de Bangkok Tayland yapılan Uluslararası Toprak Bilimi Kongresi (WCSS)’inde Taylan Kralı Bhumibol Adulyadej tarafından önerilmiştir. BM 68 genel kurulunda Taylan Hükümetinin başvuru su üzerine Birleşmiş Miletler Genel Kurulu, Aralık 2013’teki 68. olağan toplantısında, Karalın doğu günü olması nedeniyle 5 Aralık tarihini Dünya Toprak Günü olarak kabul ve ilan edilmiştir. Dünya Toprak Gününün kutlanmasının amacı; insanları toprakla bütünleştirmek ve insan hayatında en kritik öneme sahip olan toprak varlığın çok yönlü değerini küresel anlamda farkındalık yaratacak şekilde ortaya koymaktır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (UN FAO) tarafından 2013 yılından beri kutlanan Dünya Toprak Gününde “sağlıklı ekosistemlerin ve insan refahının devamlılığı ve buna bağlı gıda güvenliğinin önemini vurgulamayı amaçlamaktadır. Toprak günde genelde kompleks bir ortam olarak toprağın önemi, fonksiyonları, toprak yönetimindeki sorunlar ve zorlukları ele alınmaktadır.

105’ten fazla ülkede gerçekleştirilen kolektif eylemler ve yüz milyonlarca katılımcı, Dünya Toprak Günü’nü BM’nin en çok kutlanan kutlamalarından biri haline getiriyor.

Temel talep temel beklenti; “‘Toprağı Canlı Tut’, ‘Toprak Biyolojik Çeşitliliğini Koru’, ‘Toprak ve Su Yaşam Kaynağıdır”.

BM’ler konun önemini topluma benimsetmek ve farkındalığı artırmak için hükümetler, değişik sivil toplum kurumları (STK), gençleri, medyayı ve halkı bir araya getirilerek çeşitli etkinlikler etrafında dünya çapında aktif kutlamalar yapılıyor. Günümüzde başta FAO öncülüğünde Roma’dan New York’a, Bangkok’tan Abu Dabi’ye, Moskova’ya kadar pek çok ülkede resmî törenler düzenleniyor. FAO, 21 bölge, alt bölge ve ülke ofisi kampanyayalar ile aktif olarak etkinliklere katılı sağlanmaktadır. Genelde aralık ayının ilk haftasında (4-7 Aralık günleri) milyonlarca kullanıcı medya organı toprak ile ilgili web ortamlarını ziyaret ederek toprak etkinliği hakkında bilgi edindiği görülmektedir.

FAO- DTG logosu altında yerel lehçeler de dahil olmak üzere 100 fazla dilde toprak günü farkındalığı anlatılmaktadır. Ayrıca, toprak bilimcileri ve tasarımcıların ortak çalışması sonucu FAO’nun Küresel Toprak Ortaklığı ve Uluslararası Toprak Bilimleri Birliği’nin 75 ülkeden 97 farklı etkinliğin yer aldığı başta ‘çocuklar için toprak biyoçeşitliliği üzerine kitaplar yayınlayarak erken dönemde toprak bilincinin yaygınlaştırılması amaçlanan ulaşmasını sağlamıştır. Ayrıca derişik ülkelerde konu temalı yarışmalar yapılmaktadır.

Her yıl FAO-DTG ekseninde farklı bir tema ile konuyu topluma aktarmaya çalışmaktadır. 2023 yılı Toprak Günü teması ise “bir yaşam kaynağı olarak: “Toprak ve Su” olarak ilan edilmiştir. Artan ilkim değişimlerin yer yüzeyindeki yağış ve su kaynakları üzerinde yarattığı baskı sonrası göler ve çaylar kurumaya başlamış görüntüler basına yansımaktadır. Toprakta su kıtığı kuraklığa ve ardından biyoçeşitliliğin azalmasına ve bunu takip eden süreçte bitki türlerin gelişmemesine ve gıda yetersizliğine yol açmaktadır. Sonunda sosyal sorunlar ve göçler kadar uzanmaktadır. 2023 yılında toprak ve suyun birlikte yaşamsal önemi özellikle işlenmesinde yarar bulunmaktadır.

Bm-Fao Dünyada Toprak Günü (Dtg) 2023’ün Temel Mesajları (Fao Web sayfası);

1-Toprak ve su, Dünya’da yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli temel kaynaklardır.

*Toprak ve su; gıda üretiminin, ekosistemlerin ve insan refahının temelini oluşturur. *Toprak ve suyun paha biçilmez rollerinin bilincinde olarak, bu kaynakları gelecek nesiller için korumak amacıyla proaktif önlemler alabiliriz.

*Toprak erozyonu ve sıkışması toprağın suyu depolama, boşaltma ve filtreleme kapasitesini bozması sonucu yağışlardan sonra sel, heyelan ve kum/toz fırtınaları riskini/risklerini artırır(ıyor).

*Toprak ve su, bitkilerin büyüdüğü ve gerekli besin maddelerini elde ettiği ortamdır.

*Sağlıklı toprak, doğal bir filtre olarak önemli bir rol oynar, toprağa sızan suyu arındırır ve depolar.

*Yağmurla beslenen tarım sistemleri ekili alanların yüzde 80’ini oluşturuyor ve küresel gıda üretiminin yüzde 60’ına katkıda bulunuyor. Bu sistemler büyük ölçüde etkili toprak nemi yönetimi uygulamalarına dayanmaktadır.

*Sulu tarım sistemleri dünyadaki tatlı suyun %70’ini çekiyor ve ekili alanların yüzde 20’sini oluşturuyor

2- Toprak ve su, bütünleşmiş yönetime ihtiyaç duyan, birbirine bağlı kaynaklardır.

*Toprağın sağlığı ile suyun kalitesi ve bulunabilirliği birbirine doğrudan bağlıdır.

*Sürdürülebilir toprak yönetimi uygulamalarının uygulanması tarım için su kullanılabilirliğini artırır. Organik maddeyle zenginleştirilmiş sağlıklı topraklar, suyun tutulmasını ve kullanılabilirliğini düzenlemede çok önemli bir rol oynar.

*Kaliteli suyun verimli kullanımı, gübre ve pestisitlerin sürdürülebilir kullanımının teşvik edilmesi, uygun sulama yöntemlerinin kullanılması, drenaj sistemlerinin iyileştirilmesi, pompalamanın kontrol edilmesi ve toprak ve yeraltı suyu tuzluluk seviyelerinin izlenmesi, sürdürülebilir tarım uygulamalarının sürdürülmesi için esastır.

*Sürdürülebilir toprak yönetimi, sulu sistemlerde su verimliliğini artırmanın anahtarıdır.

3-Uygun olmayan toprak ve su yönetimi uygulamaları toprak erozyonunu, toprak biyolojik çeşitliliğini, toprak verimliliğini, suyun kalitesini ve miktarını etkiler.

*Su kıtlığı topraktaki biyolojik çeşitliliğin kaybına yol açarken, tarım uygulamalarından kaynaklanan sızıntı ve ötrofikasyon da su kütlelerindeki biyolojik çeşitliliğin kaybına neden oluyor.

*Pestisit ve gübrelerin yanlış yönetimi yalnızca toprak ve su kalitesini tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda insan sağlığı ve ekosistemler için de önemli riskler oluşturuyor.

*Kalitesiz su ve uygun olmayan sulama ve yetersiz drenaj uygulamaları toprak tuzlanmasının ana nedenlerinden bazılarıdır.

*Yükselen deniz seviyeleri arazi kaybına katkıda bulunarak toprağın tuzlanması ve sodifikasyon riskini artırarak tarımsal verimliliği olumsuz yönde etkileyebilir.

4-Toprak ve suyun korunması iklim değişikliğinin azaltılmasına ve adaptasyonuna katkıda bulunur.

*İyileştirilmiş toprak ve su yönetimi, arazinin kuraklık, sel ve kum/toz fırtınaları gibi aşırı iklim olaylarına dayanma kapasitesini artırır.

*Entegre toprak ve su yönetimi uygulamaları, temel ekosistem hizmetlerini sağlayarak dünyadaki yaşamı destekler ve ekosistemin dayanıklılığını artırır.

Sağlıklı topraklar, atmosferdeki karbonu tutarak bir karbon yutucu görevi görür ve böylece hem iklim değişikliğine uyum hem de iklim değişikliğini azaltma çabalarına katkıda bulunur.

Bir bütünlük için toprak ve su yaşam için vazgeçilmez bilinci içinde toprakları gıda kaynağı olarak yerinde tutmak ve amaca uygun kullanmamız gerekir.

Türkiye’de Toprak Günü Kutlamaları,

Türkiye’de birkaç yıldır yeni yeni kutlanmaya çalışılmaktadır. Geçen yıllarda Ege, Ankara, Çukurova ve Atatürk Üniversiteleri Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümlerinde küçük çaplı olarak kutlanmaktadır. Son iki yıldır daha geniş olarak etkinlikler yapılmaktadır. Hepimizin konuyu daha geniş kesimlere aktararak toplumda toprağın öneminin farkındalığını arttırmamız gerekir.

Çukurova Üniversitesi 2023 yılı için aşağıdaki program ile DTG kutlayacaktır. Önümüzdeki yıllardan itibaren daha geniş kapsamlı olarak DTG değişik etkinlikler ile farkındalık yaratacak şekilde kutlanacaktır.

Tarladan Sofraya Gıda Güvencesi Toprak ve Suyun Korunmasına Bağlı

 

Devamını Oku